sözlük yazarlarından denemeler

entry31 galeri
    21.
  1. benim için hayat bir oyundu bizler büyük bir santranç tahsasına koyulmuş ve vadesini elbet dolduracak piyonlar vezirler ve şahlardık
    yaratıcının zaman geçirebilmesi için vardık ve her sıkıldığında bizle ilgilenmeyi bırakıyordu o zaman ne yaptığımız ise umrunda değildi.
    her zaman bizimle ilgilenmek zorunda değildi elbette ama taşları çok yanlış oynuyordu.
    belki oyun değilde testtik onun için herkesin dediği gibi bizi sınıyordu ama anladığımızın aksine.
    bizi daha iyiye mi daha kötüye mi yoksa yok oluşamı sürüklediği bilinmezdi.
    bence yok oluşa sürüklüyordu.
    amacımız yoktu ve insanlar hayatı çok ciddiye alıyordu.
    eğer benim ölümüm birilerinin hayatını mahfetmeyecek olmasaydı çoktan ölürdüm.
    o bizim üstümüze oynuyordu ve biz yaşamak zorundaydık.
    oyunundan çıkamazdık ama ben insanlara göre zavallıca olan bir yolu seçtim.
    o yolda bağlanmak yoktu sevebilirdim herkes gibi ama sevilmek yoktu. hayata kapılıp gitmek yoktu.
    şuanda yanında olmam gereken bir tek annem var benden başka kimsesi yok ve onu ayakta tutan benim varlığım
    bu benim yeterince huzurumu kaçıran bir sorumluluk olmasaydı ben de çoktan ölmüştüm.
    yaratıcının toplumun bana yüklediği tüm gerekliliklerden bence gereksizliklerden kurtulmuş ve huzura kavuşmuştum.
    kendime bir tarih belirliyip bunu omzuma dövme yaptırmaya karar verdim herkes kararlılığımı anlayacak zamanı geldiğinde
    kaderine göre yaşayanlardan değil kaderini kendi yazmayaçalışanlardanım.
    sorun şu bağlılık bu işe taş koyan bir zulüm başkalarına ve yaşantılarına dahil olmak.
    gerçekleri gerçeklikleri görmemizi engelliyor.
    ben hiç bir zaman kariyer evlilik para aşk hayalleri kuran biri değildim
    ölümlere ağlamanın acizliğini her zaman bildim.
    eğer biri ölüme ağlıyorsa bence körün tekidir.
    zaten olacak bir şey için bir insan ağlayabiliyorsa ölümü herkes gibi biliyor ama kabullenememiştir.
    bu dünyada tek gerçek olan ölüm benim için gerçek huzur.
    bu dünyanın yalan olduğunu biteceğini bile bile nasıl ağlayabilecek kadar kendimi kaptırabilirim.
    insanlar nasıl ölümden korkabilir tek gerçek olanı nasıl reddedebilir.
    ve birgün öleceklerini bile bile cinayet işleyecek kadar nasıl kin dolu olabilir.
    hiç ölmeyecekmiş gibi nasıl kendilerini işe adayıp rahat bırakmazlar.
    işte bunlar benim hiç anlamadığım saçmalıklar.
    okadar gerçekçiyim ki saçmalığın teki benmişim gibi algılanıyorum.
    ölümüm benim elimden olacak bunu biliyorum her zaman bildim.
    sadece arkamda ağlayacak darmadağın olacak birini bırakmak istemiyorum.
    bu dünyada benim yüzümden kimsenin dünyavi saçma acılarla yüzleşmesini istemiyorum.
    bununla birtek yüzleşecek olan annem.
    o öldüğünde onun yapacaklarını yapmayacağımı biliyorum.
    bu yüzden huzurla ölebilmek için annemin ölmesine ihtiyacım var.
    o ölene kadar tek gerçekliğe kavuşamayacağım.
    insanları mutlu etmek umrumda değil ama annem ölene kadar onu idare edebilirim eziyet çektiren evlat olmaktan daha iyi.
    huzurlu bir ölüm yaşamasını saçlayabilirim onu mutlu etmeye çalışarak.
    onu mutlu etmeye çalışmakta bu gereksizliğe ayak uydurmak demek oluyor. en azından ayak uyduruyormuş gibi gözükmek.
    ama annem beni herzaman farketti ne kadar gizlensem de her zaman gördü
    ve bu ona hem işkence ediyor hem de gurur veriyor.
    her anne gibi oda evliliğimi iyi bir kariyer sahibi olduğumu çocuklarımın oluşunu görmek istiyor.
    ama bunların olmayacağını da adı gibi biliyor.
    ikimizin de mutlu olabileceği bir yol bulmak zamanımı aldı. bu yüzden iyiki annem beeni geç doğurmuş.
    ölümü okadarda sabır gerektirmeyecek şuanda 52 yaşında ben 20 en fazla 30 yıl biçiyorum ona.
    ozamana kadar onun istediği gibi üniversiteye gideceğim belki işe gireceğim bunlara katlanabilirim.
    ama çocuk yapmak yuva kurmak evlenmek ve diğerleri gibi korkacak kadar çok sevmek işte bunları asla yapmam.
    bu başkalarının karalarına göre değil benim kararlarıma göre gerçekleşecek bir durum.
    ozamana kadar tek korkum sakatlanmak ve birilerine muhtaç olarak yaşamak.
    parasızlık yalnızlık benim gözümü korkutmuyor.
    benim gözümü korkutan zorundalıklar.
    yaşama zorunluluğu sevdiklerinin beklentilerini karşılama onları mutlu etme zorunluluğu.
    bende yalnış bir şey olduğunu düşünüp piskoloğa da gittim
    başkalarının ne istediğini umursama sen ne istiyorsun dedi
    isteyebileceğim herşeyi düşündüm.
    dünyayı gezmek evlenmek kariyer para aşk anlaşılabilmek.
    ve hiç biride benim için yeterli değildi bunlar başkalarının istekleri benim değil bunlar vadeli seçenekler.
    aklıma en mantıklı olarak reankarnasyon gelse de başka dünyaların varlığına ya da sonsuz yok oluşa inanmak beni cinnet geçirmekten alı koyan tek şey.
    cennet ve cehhennem huriler melekler ve şeytanlar yaşama zorunluluğu adelet ve eşitlik benim inanamayacağım kadar saçmalar.
    aşk sa mazoşistlikten yada hayalperestlikten ötesi olmayan bir ütopya sanrılar dünyası evet bu dünya sanrılar dünyası.
    insanların bu kadar kapılıp gitmesine kendilerini adamasına şaşmamak gerek.
    ama ben umut etmekten ötesine bakabilen biriyim . bu hayatta verecek bir değer yargınız olmamasını sağlasada.
    bir yerde tüm acılardan gereksizliklerden saçmalıklardan zorunluluklardan beklentilerden umutlardan sizi arındırıyor.
    eskiden ne kadar normal olabileceksem okadar normaldim insanlar için şimdi delinin teki olmaktan bir adım uzağım.
    umutsuz vakayım onlar için ve insanların benden uzaklaşmasına yarayacaksa neden olmasın.
    17 yaşıma kadar için de umut taşıyan biriydim ne oldu başıma büyük bir talihsizlik mi geldi sizce cevabı hayır.
    ergenlik etkileri azaldıkça ve ben mantıklı düşünmeye başladıkça düşündüm.
    sevdim seviştim yargılandım sevildim ilgi gördüm çalıştım normal olabilecek hayaller kurdum.
    ama düşündükçe bunlar değerini gerçekliğini yitirdi.
    şimdi zihnimi kurcalayan yaşayabilmek için herkesleşebilmek için gerçekliğinden kaçamadığım bir ölüm var.
    ap açık ve ortada. eskiden pusluydu bulanıktı önemsizdi. düşündükçe aydınlandı.
    ve benim istediğim o korkmuyorum. evet yapabilsem normal akışın da normal bir hayat yaşayabilsem normal hedeflerim olsa.
    mutlu olabilsem acı çekebilsem bunu yapabilirdim ama bilmediğiniz bir kapıyı açtığınız da ardından ne gerçeklerin çıkacağı belli olmuyor.
    pandoranın kutusunu mu açtım yoksa şimdi mi pandorayı kutusuna hapsettim bilmiyorum.
    tek istediğim tek beklediğim o artık herşey saçma ve anlamsız. tüm yargılar tüm kurallar tüm değerler.
    benim vicdanım var olmasaydı bir seri katile dönüşebilirdim olmasaydı çoktan ölebilirdim.
    bu dünyayı terk etmek istememin sebebi belki de o vicdan.
    asla kimseye zarar vermek üzmek istemem yalanlara ihtiyacım da yok dürüst olabildiğim için insanların benim için ne düşündüğünü umursamıyorum da kandırmıyorum kullanmıyorum
    ve vicdanım olması birileri beni sevsin diyede değil bu yüzden o vicdanı saklama gereğide duyuyorum.
    mutlu edebilmeye ise katlanabilirim her ne kadar zarar vermek istemediğim kadar mutlu da etmek istemesem de
    ama kendi doğrularımdan şaşmayarak acı çektiklerinde teselli edebilirim mesela yanlarında olmamı istediklerin de olabilirim.
    ama gelecek için söz vererek asla kandıramam. çok değer veriyormuş çok seviyormuş gibi davranamam.
    ve gerçekleri istediklerinde onlar mutlu olsun diye susamam yalan söyleyemem
    etrafımdaki insanlar onlara çok değerlilermiş çok seviliyorlarmış gibi hissettirmemi istiyorlar ama yapamam.
    bu yüzden benden beklentileri olsun istemiyorum.
    bir gün öleceğim ve o günü benim belirleyebilecek olmam bile ağır geliyor onlara.
    sabırsız biriyim. yaratıcı eğer bizi duyuyorsa ona seslenebileceğim kadar seslendim.
    bir trafik kazasından can çekişerek yanarak yaşlanıp kalp krizinden suda boğularak kolestrol yada şekerden.
    ölümün gelmesini bekleyemeyecek kadar sabırsızım nasıl öleceğim konusun da bir kaç fikir buldum.
    tüm planlarım hazır tarihi ise annemi bekliyor.
    insanlar ya sevilmek için yada korktukları için iyi olmak zorundaymış gibi davranıyorlar.
    cehhenemden korktukları için kendilerini durduruyorlar yada sevilmek için olmadıkları biriymiş gibi gösteriyorlar.
    sınırlamalar bu değerler olmasa insanlar herşeyi umursamasa birilerinin kendilerini sevmesini bu kadar umursuyor olmasalar mesela yalanlara
    ihtiyaçları kalmayacak. birilerinden nefret edecek kadar umursamasalar hayatı cinayetler kavgalar olmayacak.
    geleceğe takıntılı olmasa bu kadar umursamasa insanlar daha fazlası için savaşlar çıkmayacak.
    ne yedikleri umurlarında olmasa bu insanların gereksizce hayvanları katletmeyecekler.
    herşey ego ve güç için gerçekten bir gün öleceklerini kabullenmiş olabilseler bu saçmalıklar önemliliğini yitirecek.
    çok zengin olsam çok sevilsem çok iyi olsam ya da çok kötü olsam ne farkedecek. birileri beni unutmasa ne farkedecek.
    kötülükle önümde duran sadece vicdanım ve bu vicdan birileri beni sevsin yada birilerinin idda ettiği cehenneme girmeyeyim diye var değil.
    ve bu vicdan birilerini mutlu etmek zorunda da değil. başkalarının düşüncelerine isteklerine saygım var ama çoğu saçma ve uyduruk
    cennet cehennem din mezhep örf adet gelenek dil din ırk gibi sınırlar ülkeler gibi savaşlar gibi evlilik gibi aşk gibi.
    balık tutumak gibi en basidinden bu dünya çok eksik ve yetersiz benim için burda olmaktansa ölmeyi tercih ediyorum.
    ve bu benim tercihim ve bu gerçekleştiğinde çoğunuz bana acıyacak vah zavallı diyeceksiniz. bu benim zavallı olduğum demek değil ama.
    sadece istemediğim yetersiz geldiği için gidiyorum. geri dönmemek üzere bu kadar horlanacak büyütecek korkulacak birşey değil.
    elinde sonun da olacak birşeyi hızlandırıyorum çünkü sabırsızım.
    bu sabırsızlığım yüzünden yıllar boyu yaşayabileceğim bana bir ömür yetebilecek bir yaşantıyı bu yaşıma kadar hızla tükettim zaten.
    çokça kötülük gördüm insanların içlerin de gülüşlerin de bu benim canımı yakmıyor
    evliliğin tek eşliliğin sadece adı var bunu ben biliyorum insanlar kandırmakta değil kanmakta usta bunu da gördüm.
    insanlık kanmak sanmak üstüne kurulu kandırmak ve yalanların üstüne değil görmek isteyen insan zaten görüyor gerçekleri
    ama bunun bilinmesini istemiyorlar ozaman hayat katlanamayacak kadar ağır gelecek diye korkuyorlar.
    gerçekleri göz ardı ederek susarak bilmiyormuş gibi yaparak yaşayabilirler ancak.
    ve ben bunu yapmam isteseydim yapardım ama yapmıyorum.
    kendimi kandırmak istemiyorum. çünkü zaten öleceğim ve uzatmanın anlamıyok.
    hayatla ben birbirlerini aldatmış yalanlar atmış eziyet etmiş bir küsüp bir barışmış bir çift gibi sonu mutlu değil ve sonu var.
    bunu uzatmakta yeter demekte benim elimde ben o yeteri çoktan çektim. ama elin de ki koz benim gitmeme en gel oluyor.
    ve eline başka bir koz daha vermeyeceğim.
    kendi kurallarımla kendi karalarımla kendi doğrularımla bu dünyadan gideceğim.
    seviştim mesela ismini bile bilmediğim insanlarla açık seçik giyindim her zaman kendi doğrularımı belirttim
    bunlar beim için yanlış değildi üzmedim kimseyi kırmadım.
    kimine göre orospuydum kimine göre deliydim. sevdim mesela ama böyle olduğum için böyle düşündüğüm için yetersiz geldim.
    daha fazlasını beklediler ve veremediğim için acı çektiler. işte o zaman sevgimi belli etmemeyi öğrendim.
    çünkü ne verirsen fazlasını ister insanlar.
    kendimi kitaplara filmlere adadım ve her zaman gördüğüm dünyavi isteklerdi.
    işte bu yüzden ben bir fantastik bilim kurgu hayranıyım. benim de hayal ettiğim bir dünya var am bu dünya ile alakası yok
    ve ben orda olmaktan mutluyum. burdakinin aksine en büyük mutluluk gösteriş aşk para ün değil. bunlar saçma orda. herkesin uzak durduğu gereksizlikler.
    sevgi varmı yine var ama beklentisiz karşılıkız sevebiliyorlar ve çıplaklar bir şey giyme zorundalıkları yok herkes ve herşey aynı.
    gösteriş yok güzel ve çirkin yok kötü ve iyi yok kimsenin kendisinden başkalarına zararı yok buna ihtiyaçları yok
    yalan yok para yok film yok özendirme yok herkes kendi filmini kendi aklında çeviriyor zaten herkes kendi kitabını yazıyor.
    ve bu ünlenmek bilinmek için değil hepsi isimsiz bir fikir olabilmek için artıya artı katabilmek için
    ve ordakilerin isimleri yok kimsenin ismi yok bu gün kiminle yarın kimin le yattığının bir önemi yok tek eşliklik yok
    ve huzur mutluluk var. ordakilerin konuşmaya ihtiyacı yok kendini açıklamaya anlatmaya.
    gitmek isteyen yine gidiyor kendi kararıyla buna karar veren biri yok. evleri de yok onların doğada yatıp kalkıyorlar.
    herkesin ortasındada sevişiyorlar ve kimseyi ilgilendirdiği yok
    işte bu benim hayal dünyam ve bu dünyadakinden çok daha mantıklı geliyor bana
    bu dünyada çok eksiklik çok terslik var yada yaratıcı bizi yok oluşa sürüklüyor
    durdurmak istemiyor. iyi olmasını isteseydi olabilirdi. taşlarını çok yalnış oynuyor.
    2 ...