Kendilerine yapılan baskılardan yakınan islamcı babalar...
Kendi dinlerini özgürce anlatmak için çırpınan dini önderler...
Hepsi ama hepsi...
iş "misyonerlik" meselesine gelince...
Yan çizdiler...
"Misyonerlik farklı bir olay" dediler.
Sesleri öyle gür çıkıyor, o kadar fazla yandaş buluyorlardı ki...
"Herkes dinini anlatmakta özgür olmalı" şeklindeki basit mi basit ve tamamen ahlaki kaygıların harekete geçirdiği düşünceyi seslendirmek bile riskli hale geliyordu...
Söyledikleri şunlardı:
"Tebliğ başka, misyonerlik başka..."
"Misyonerliğin siyasi boyutu var, masum bir olay değil."
"Adamlar Anadolu'yu ele geçirecekler."
Bu sözleri söyleyenler, kendi dinlerini yaşamak ve anlatmak konusunda en küçük bir engelleme girişimine bile tahammülü olmayanlardı...
Ayrıca...
Olaya milli reflekslerle müdahil olup, "Topraklarımızda misyonerler cirit atıyor" diye olayı kızıştıran ulusalcılar da vardı...
Siyasiler de kendilerini bu "En büyük tehlike misyonerlik" masalına kaptırmışlardı.