bir dönem ortalığı kasıp kavurmuş kitap. öncelikle şunu bir okumanızı tavsiye ederim: http://www.sosyal-fobi.ne...opic.php?f=27&t=16276 .
kitap okuyanların da okumayanların da az çok aşina olduğu şekilde kısaca:"hayatta ne ekersen onu biçersin; olumlu düşünürsen olumlu, olumsuz düşünürsen olumsuz şeyler gelir başına; bir şeyi kırk defa söylersen olur; nazar etme ne olur, hayal et senin de olur" tarzı fikirleri işliyor. tabi ben kısaca dedim, kitap bu sözler hakkında kompozisyon yazmış ilkokul öğrencilerinin kompozisyonlarının bir kaç kez tekrarlana tekrarlana, okuyucuya geviş getirte getirte doldurulmuş hali. hepsi de bu. şimdi bundan sonra yazacaklarımı kitaba yönelik bir eleştiri değil de kitapta bahsedilen, yukarıda da saymış olduğum fikirlerin eleştirisi olarak görmenizi rica ediyorum. yoksa kitabın eleştirisi 74689* defa yapılmıştır heralde.
şimdi hepimizin bildiği, atalarımızın da tekrarlaya tekrarlaya kulaklarımızı s.ttiği bir takım gerçekler var ki bunlara çoğumuzun itirazı da yok zaten. zamanında kayınvalidesine çok çektiren bir kadın, gelini tarafından aşağılandığında ona "ne ekersen onu biçersin" deriz. kimsenin de gıkı çıkmaz. asırların verdiği tecrübeyle sabittir çünkü bu konu, herkesin de malumudur. ya da karşılaşmak istemediğimiz birini andığımız anda o kişinin çıkagelmesi durumunda "iti an çomağı hazırla" deriz. bunları ister atasözlerinden öğren, ister murphy kanunlarından, ister de secrettan öğren. bunlar hayatın kabul ettiğimiz gerçekleridir. fakat şu anki moda bu genellemeleri kabul etmek ya da etmemek değil. bu genellemelerden çıkan bazı sözüm ona bariz bir takım yeni genellemelere inanmakla ilgili.
yani kısaca deniliyor ki dünyadaki mal mülk ve zenginliğin yüzde 96 sı dünya nüfusunun yüzde birinde ya hani? eee? işte buna sebep olan şey aslında o insanların sırrı bilmesiymiş. yoksa işte ekonomik sebepler, büyük şirketlerin küçük ve yerel şirketlere rekabet şansı dahi tanımaması, işçilerin zor koşullarda ufak maaşlarla çalışması şu bu hepsi fasa fiso. sadece biz işin sırrını bilmiyoruz da ondan. şimdi biraz kırıcı olucam belki ama tüm bu fikirler var ya, işte bunlar angut üretim çiftliğinin taş kalıplara yazılmış altın kurallarıdır. "hayatı sorgulama, birileri senin hakkını yerse hakkını arama; çünkü aslında bunların başına gelmesinin sebebi sensin, bütün zenginler aslında senden daha iyi oldukları için zenginler, bütün fakirler hayal gücü kıt, korkak bir insan süprüntüsü oldukları için bu haldeler." yani özetle çöldeki bahtsız bedeviye, "seni seni seni! beynini pis fantezilerden kurtaramadın değil mi?" deniliyor. ya da küçük emraha " bütün hayatın boyunca anama bacıma bi şey olmasın demek yerine anam bacım iyi olsun rahat olsun deseydin tüm bunlar başına gelmezdi, suçu sarı çıyan amcana atma o aslında masumdur" deniliyor. kusura bakmayın ama s.kerün öyle işi.
bir de bitmek bilmez bir adettir zenginliğe ulaşmış insanların hayat hikayelerinden örnekler vermek. yani "bakın biz boş konuşmuyoruz, bütün sözlerimiz klinik deneylerce ispatlanmıştır" deniliyor burada da. 15-16 yaşındayken çok okurdum bu tarz hikayeleri. inşaat işçiliğinden milyarderliğe, teknisyenlikten uluslararası bir şirkette ceoluğa yükselen insanların hikayeleri etkilerdi hep beni. yalnız kara para aklayarak zengin olan, yaptığı pis işlerden, tefecilikten şundan bundan kamyon yüküyle para kaldıran insanlar nasıl zengin oldukları sorusuna cevap verirken hiç bunları anlatmıyorlar tabi. onlara Allah yürü ya kulum demiş oluyor genelde.
- peki anlatır mısınız? nasıl zengin oldunuz acaba?
- tefecilikle
- efendim?
- tefecilikle diyorum. haa bi de şu fuhuş işinde çok para var bak. uyuşturucu sektörü bozdu biraz. riskli.
böyle bir röportaj okuyan, hayat hikayesi duyan var mı? ben hiç görmedim. o zaman hiç kimse bu şekilde zengin olmamış demek ki, biz kendi kıskançlığımızdan uydurmuşuz bunları. çünkü koskoca işadamı neden yalan söylesin değil mi? geçmişindeki kirli meseleleri neden bizlerden saklasın? olacak şey mi?
bir de şöyle bir şey var, ben size iki tane siyah domates gösterip "dünyadaki tüm domatesler siyahtır" dediğimde inanmazsınız değil mi? e peki o halde puştun biri* kalkıp "bakın bunlar hayal kurup zengin olmuş, o halde doğru şekilde hayal kuran herkes zengin olur" dediğinde niye inanıyorsun? hayır bir de bunlara ciddi ciddi kendini kaptırıp odasına astığı ferrari posterine her gece mal mal bakınan adamlar var. sadece bu olsa yine iyi, daha neler neler var. harranlı emine türbeye peçete bağlayınca gerizekalı olacak, harvardlı emily ferrari posterine günde beş vakit abdestli olarak bakınca zengin olacak öyle mi? hadi canım, hadi bekleme yapma burada.
son olarak kimlerin kurdukları saçma salak hayallerle köşeyi döndüğünü, işin "sır"rını çözdüğünü görelim mi? http://www.google.com.tr/...l&date=all&sort=0
bir de en çok üçüncü dünya ülkelerinde merak edilmiş hanım ablamız. ee boşuna dememişler "umut fakirin ekmeğidir" diye. yalnız ne yazık ki işin sırrını çözenler o ekmeğin de kaymağını yemenin yollarını bulmuşlar çoktan.