bugün gördüğüm o bakışları, o kesişmenin verdiği siyahi lezzeti, ela gözlerin içinde yayılıveren sapsarı şehveti bana kimse unutturamaz. kafasından ayak uçlarına kadar uzayıp giden o karaltı olmasaydı ben yine bu kadar titrer miydim, bu derece müteessir olur muydum bilmiyorum ama neticede, düpedüz, çarpıldım. bir de bunun üstüne o kaçamak göz atışı; o bana ara ara bakıp ara ara ve seri bir şekilde kafasını, gözlerini kaçırışı eklenince... hepten devrildim. parmaklarını apış arama uzatıp uzatıp geri çekmesiyle birebir aynı hazzı veriyordu altı saniyelik, kararsız, kahve köpüğü renginde cilvesi... inanın mahvoldum.
mesele türban mı bilmiyorum, tekrar ediyorum; ama fena oldum canlar...
hiçbir kadından bu kadar tahrik olduğumu anımsamıyorum.
demek ki, diyorum, kadının "kadın" olması, erkek ırkı için yeter şarttır. bu, her erkeğin herhangi bir kadınla çiftleşebileceği anlamına gelmiyor elbette; fakat bu, kadını simsiyah örtülerle sarıp sarmalamanın, erkekteki veya kadındaki cinsel hormonların salgılanmasına hail olmaya yetebilecek çözüm(?) olmadığını tanıtlamış oluyor -bence.