biri giderken arkadan bakan sen oluyorsan, her şarkıda onu anıyorsan, birisinin gülüşünde onun gülümsemesini arıyorsan, sen bırakılmışsın. sen öyle bir bırakılmışsın ki bir daha dönüp bakmaya tenezzül bile etmemiş. yokluğunu hissetmemiş. verdiği sözleri tutmadığını unutmuş. gözleri sana her baktığında yalan söylemiş aslında. seni seviyorum diye bakan gözler herkese öyle bakıyormuş, sen çok abartmışsın. bırakmayacağını söylerken ciddi değilmiş ama dur sen zaten biliyordun değil mi? bırakmayacağını söyleyen kişi bırakır diye içinden geçiriyordun. ona uzun uzun bakarken her saniyesini beynine kazıyordun bu yüzden. madem gideceksin bir gün gülümsemen benimle olsun, gözlerin hep bana baksın ben öyle hatırlayayım dedin. yanlış yaptığını ancak o gittikten sonraki ilk melodide anladın. çünkü aklına onun bakışından başka hiçbir şey gelmiyordu. kesik hislerle kabarırken damarların, kıvranıyordu ruhun yalnızlığında. acısının gölgesinde dinlenirken bedenin, kalbin hatıralarda, zihninin açık sularında kaybolurdu. saniyesinde başlayan hislerin gözyaşlarıyla sonlanırdı her seferinde. zamanla acının tadı değişmeye başladı; bazen yağmurda ıslanmış toprak kokusuna döndü bazense güneşin eline. saçlarında dolaştı eli. güneşin eli. onun eli. kelimelerin yetersiz kaldığı özlem sohbetlerinde gözyaşları konuştu senin yerine, derin sessizlikleriyle. sustular gözyaşları. akmadılar, akamadılar.
tutsana ellerimi. görmüyor musun? bütün senlerimi kaybediyorum. ****