sevgili oğlum

entry4 galeri
    3.
  1. bir babanın yüreğinden kopan mektubun giriş cümlesi.

    sevgili oğlum,

    4 mayıs 2012 cuma günü rabbimin armağanı olarak ve annenin vasıtası ile geldin bana. o kadar masum, o kadar temiz, o kadar ve o kadar mis kokulusun ki! seni ilk kucağıma aldığımda kalbim durmadı ise bu günden sonra zor durur gibi geliyor bana.

    bir erkek evlat sahibi olmak... sanma ki erkek evlat takıntılı bir adamım ben. 6 yaşımdan beri en büyük hayalimdi bir erkek evlat sahibi olmak. senin deden arslan gibi bir adamdı. onun bana olan sevgisine o kadar hayrandım ki daha o yaşlarda baba olmak ve evladını babamın beni sevdiği gibi sevme hayalleri kurardım. ben hayatım boyunca babam kadar fedakar bir adam görmedim. bir fabrika işçisiydi, durumumuz öyle hiç de iyi değildi ama o ben seviyorum diye o 80'lerin yokluk günlerinde bana en iyi yiyecekleri alırdı, her hafta mutlaka bir tiyatroya götürürdü. eski ayakkabısına kaç defa pençe yaptırdığını görürdüm, kendisine almaz hep bana en iyileri almaya çalışırdı. zeki bir çocuktum, durumun da farkındaydım. işte daha o senelerde yani ilkokula giderken hep hayaller kurardım. ileride benim de bir oğlum olacaktı, adını da orhan koyacaktım. babamın aldığı tarih kitaplarında okumuştum orhan gazi'nin hikayesini. ne de yiğit bir kahramandı orhan gazi. benim de orhan isimli bir oğlum olmalı idi. ben de dedenin beni sevdiği gibi oğlumu sevecektim. elimden geldiğince onu güzel yetiştirecektim. ona kitap okuma sevdasını, bir şeyler biriktirerek koleksiyon sahibi olma sevdasını, tiyatro ve kültürel aktiviteler sevdasını... tüm bunları boşver, adam olmayı öğretecektim. sonra büyüdüm, evlendim ve ablan dünyaya geldi. onu çok sevdim, canımdan da çok sevdim hala da çok sevmeye devam ediyorum ve bu hep böyle devam edecek ama hani demiştim ya erkek evlat. yok yok biz aşiret mantığı ile yetişen insanlar değiliz ama ne bileyim çok istiyordum yaa bir oğlumun olmasını. hayallerimdeki gibi yetiştirmeyi, onunla birlikte camiye gitmeyi, omuzlarımın üzerinde taşımayı, haydutluk yapmasını izlemeyi, ali sami yen'in yeni açığında üzerimizde formalar ile bağıra çağıra gaassaray'ı desteklemeyi, birlikte küfür etmeyi yani bir ton şey. neyse, sonra ablanın annesi ile boşandım ve annen ile evlendim. sana hamile olduğu öğrendiğimizde ikimiz de heyecandan ölüyorduk. ama sanırım hayatımın en güzel haberini cinsiyetini öğrendiğimde aldım. bir oğlum olacaktı. doğum zamanına kadar olan süreç benim için o kadar heyecanlıydı ki. bir aralar seni bekleme telaşından tansiyonum 22 ye kadar fırladı. doktorum nedir sizi bu kadar heyecanlandıran diye soruyordu ama ona diyemiyordum ki benim oğlum olacak diye! özellikle son 1 ayı nerede ise gün sayarak tamamladık.

    ve o gün geldi. asansörün kapısı açıldı ve bir hemşire bebek arabasında getirdi seni bana. dizlerimin bağının çözüldüğünü hissettim, kalbim duracaktı. benim mucizem gerçekleşmişti, sen doğmuştun. rabbime şükrettim, şükrettim, şükrettim.

    çok tatlı bir bebeksin be orhan, seni sevmeye doyamıyorum.

    bu arada söylemeyi unuttum. normalde çocukların isimlerini dedeleri koyar hani kulaklarına ezan okurlar ya. senin de ismini babam koyacaktı ama...

    liseye giderken televizyonda kuruluş dizisi oynuyordu. orada osman gazi oğlu orhan doğduğunda kulağına ezanı okuyor ve orhan, orhan, orhan diye üç defa ismini söylüyordu. o sahneden çok etkilenmiştim ve demiştim ki:

    benim orhan'ım doğsun, ismini ben koyacağım!

    bugün akşam eve gideceğim ve kulağına ismini fısıldayacağım.

    orhan! orhan! orhan!

    hoş geldin oğlum!
    0 ...