odada 5 türk oturuyoruz... ruslar, brezilyalılar, arjantililer, japonlar, çinliler, ispanyollar karışmış halde ama biz 5 türk oturuyoruz...
10 dakika sonra bir arkadaş daha geldi, Türkçe olarak buyur ettik, bize o kadar benziyorduki, yan komşu ayşe teyzenin ufak oğlu hüseyin sanki... türkçe anlamadı, ortak dilde kimsin dedim, adını söyledi, peki nerelisin dedim... ermenistan dedi... ne yapacağımı bilemedim, derin bir nefes aldım... bize çok benziyorsun dedim, aynı yurdun insanıyız dedi... çok öfke vardı az merak... samimi hiç olmadık ama bir birimizi anlamaya çalıştık... acaba fiziklerimiz ters olsaydı yani o pehlivan ben cücük olsaydım ezer miydi?
bu gün nothinghill tadında bir pazar pazarında bir yere rasladım hoşuma gitti girişimci yanım dürttü, bir alan nasıl kiralanır merak ettim.
pazarı iki kere gezdim, bize benzeyen bir delikanlının yanına yanaştım... konuştuk, aksanı farklıydı ama türk aksanı yoktu, nerelisin dedim, köküm ermenistan dedi... elini uzattı sen nerelisin dedi, gülümsedim... türkiye dedim... yüzü düştü, farklı bir gülümseme aldı yüzünü, 200 yıllık hikayeyi bir anda okudum yüzünden... ellerimiz havada kalmadı ama aramızdaki uçurum 200 yıllıktı...
bunları neden yazdım, bundan 2 yıl önce bu ulusa nefret beslerken şimdi acıyorum...
lakin onlar kadar ne organizeyiz nede azimli...
amerikadayer etmişler, biz ise malesef hiö olarak kalmışız... bireysel duruşlerımız dışında hiç bir duruşumuz yok... omurgasız kalmışız...