fikir güzel, mekan güzel ama uygulamanın yanlış olduğu film. keşke "valla gerçek lan bu" diye yutturmaya çalışmasalarmış.
fikir olarak bir ailenin evde ölü bulunması, kapıda gazetecinin isminin baş harflerinin arapça yazması ve gazetecinin kaybolması fena değil. filmde gerilimi sağlayan tek şey mekan. köy ortamı ve binalar çok iyi olmuş ama dediğim gibi uygulama eksik kalıyor. sadece mekandan ötürü geriliyorsunuz, onun dışında bir şey yok. erdinç iyi oynamış. olayın gerçek olmadığı da şuralardan anlaşılabilir;
--spoiler--
- yüzbaşının kızının yapmacık tavırları.
- efektler.
- mehmet emmi'nin kahveyi basarkenki kötü rolü.
- mehmet emmi'nin köprüde kaybolması ve gazetecinin "bu ne ya. bu ne ya" diye samimiyetsiz bir şaşkınlığa düşmesi.
- sorgu odasında, sandalyenin iple çekilir gibi bir hareketinin olması.
- erdinç'in aile fertlerine ayakta bakarken birden arkasına dönüp tüfeği alması. ne hikmetse erdinç arkasını döner dönmez, "napıyor lan bu çocuk" tepkisi bile vermeden "erdinç dur yapma" demeleri. o anda çocuğu izleseler bile bu kadar hızlı olamazlar. ayrıca bi kişi bile tüfeği almak için üzerine atlamıyor çocuğun.
- gazetecinin oraya "cinleri çekmek için" gelmesi fakat konuştuğu, gördüğü her şeyi çekmesi. gel beni film yap demiş resmen.
- filmin son sahnesindeki erdinç kardeşimizin tüfekle evdekileri vurması. o tüfekle vurulan bir insanın 300 metreden kafasına kurşun yemiş gibi 'karizmatik' ölmesi garip.
--spoiler--