öykü kurgulamalarında sıkça yapılan fakat bu örnekle iyice ön plana çıkmış bir yapısal ve bir de biçimsel hatadan söz etmemiz gerekiyor;
okuyucunun; tarih, mekan, belirgin insan toplulukları belirtmek suretiyle kurgulanan serüven ya da macera türü öykülerde şaşırmak, hayretler içerisinde kalmak, bilmediklerini öğrenmek yönündeki beklentileri çok yüksektir.
bu nedenle;
- öykü, başlangıçta hangi özen ve detaycılıkla başlamışsa aynı özen ve detaycılıkla devam ettirilmek durumundadır. aksi halde okuyucuda; 'çok iyi başlanmış ama üstünkörü bitirilmiş' şeklinde bir kanı oluşur.
aynen bu öyküde olduğu gibi geneli itibariyle gerçekten güzel olan birçok eser, bu şekilde heba olup-gitmiştir. yalnızca amatörler değil kimi zaman bu yanlışa, tanınmış ve profesyonel yazarlar da düşerler. ya sözleşme ile bağlı oldukları yayınevi baskısı yüzünden, ya parasız kaldıklarından ki çoğunlukla öyledir, ya da kurgulamada düşünsel bir döngüye girip bir türlü çıkış yolu bulamadıklarından, kelimenin tam anlamıyla çalakalem bölümleriyle eseri bitirip redaktörlere teslim ederler.
usta bir okuyucu, bu tip durumlarda yazarın eseri oluşturma evrelerini dahi çözebilir. önce, hangi bölümden yazıma başlamış, nerelerde tıkanmış, hangi bölümleri üstünkörü geçmiş, nerelerde özenmiş, bölümler arası geçişlerde sıkıntıları neler vs.
öykümüzde, esere başlangıç bölümüyle başlandığı ancak, sihirli kalem, kağıtlar ve yakup kurgulamasının da ilk aşamada yapılmış olduğu çok net anlaşılıyor. gelişme ve sonuç bölümleri bu ana kurguda oluşturulmuş. lakin, aynı özen gösterilmediğinden, o nefis ve gizem dolu başlangıç bölümü bir zembil gibi havada asılı kalmış. kalem, kağıtlar ve yakup'un gayretleri olmasa durum daha da hazin olabilirmiş.
- okuyucunun beklentilerini minimumda tutacak, sade ve iddiasız bir girizgah bölümüyle başlamak, yazar açısından daima avantaj yaratır. çok ünlü yazarlar dahi bu denenmiş ve başarılı sonuçlar elde edilmiş yöntemi kararlılıkla uygulamaktan çekinmezler.
okuyucuyu azar-azar ısıtın, küçük acılar ve mutluluklar yaşatın önce, teninde iğnelenmeler hissetsin ve yavaş-yavaş büyütün hedeflerinizi. başlangıçta, yeteneklerinizin tamamını asla görmesin! bırakın görmeyi, tahmin dahi edemesin.
hayır! ben başarabilirim diyorsanız; daha ilk cümlede hançeri saplayın okuyucunun sırtına! ancak, bilin ki o hançerin ucundaki zehir, hiç çekmediği acılar yaşatmalıdır ona. okuyucu bundan zevk alır, evet! acı çekmekten, işkence görmekten zevk alır. tadılmamış-yaşanılmamış her türlü duygu mutlu eder onu lakin, hem farklı hem de yaşanmaya değer olanı sunmak koşuluyla.
'kalem, kağıt, yakup' üçlemesi ve giriş bölümünü çok beğendim. ilk bölümde bir ara " işte! çok güzel ve hiç denenmemiş bir serüven öykü geliyor " diyecek oldum. lakin, takip eden bölümler maalesef hayal kırıklığı yarattı.
kaideyi taciz eden istisna ya ve elbet diğer arkadaşlara da naçizane bir önerim olacak; öykü yazarken, bir şekilde konuyu bağlama sıkıntısı çekteğinizi ya da kısır bir döngüye girdiğinizi hissettiğiniz anda o öyküyü bir kenara bırakıp yepyeni bir öykü yazmaya başlayın. bekleyin! hafızanızda olgunlaşsın düşünceler, pişsinler!
müşteriye yemek yetiştirme gayesiyle; pişmiş aşa asla su katmayın! bu durum; servis ettiğiniz yemeğin tadını kaçırdığı gibi tekrarlandığında müşteriyi de kaçırmanıza sebep olur.