kendinizi bildiğinizden beri sizden uzak yaşayan, siz tam evden uzaklaştığınız anda (üniversite misali) işe giren ve siz üniversiteyi bitirmek üzere iken evlenen abla ise insan ne düşüneceğini bilemez.
gelirler isterler, damat adayı size binbir türlü şaklabanlık yapar. bellidir ki abla önceden söylemiştir "gönlünü al çocuğun" diye. halbuki gönül alınacak birşey yoktur. o sırada o kardeş kişisi hayatını düşünmektedir. gözden geçirmektedir. 6 ay içinde 7 defa agresif tartışmalara girdiği, dalaştığı kimi zaman tekmelerin tokatların uçuştuğu ablasını aslında ne kadar sevdiğini ama nedense bu sevgiyi bir türlü dışarıya vuraadığını anlatır.
düğünde halayı en başta çeker. sanki erkek tarafı kendisiymiş gibi. yaptığı hiçbirşeyin bir anlamı yoktur. abla gitmektedir. ama belki o kardeş için abla çoktan gitmiştir.
demek istenilen şudur ki; ablanın evden ayrılması her zaman masallardaki gibi "içimize koyan, içimize oturan, onun resimlerine bakarken ağlatan" birşey değildir.