kültür üniversitesi nde tiyatro festivali rezaleti

entry2 galeri
    1.
  1. istanbul kültür üniversitesi'nde 4 mayıs 2012 tarihinde yaşanmış rezalettir. yeditepe üniversitesi tiyatro kulubü mağdur olmuş ve sonuç olarak festival programında yer alan vişne bahçesi oyununu oynamama kararı almıştır.

    ben bir yeditepe üniversitesi öğrencisiyim. yeditepe üniversitesi tiyatro kulübü'nün bir üyesiyim ve vişne bahçesi'nin oyuncu kadrosunda bulunuyorum. vişne bahçesi engin alkan'ın yönetmenliğinde hazırlandı ve bu yıl şimdiye kadar dört farklı yerde sahneye çıktı. bu sahneler yeditepe üniversitesi, odtü kuzey kıbrıs kampüsü, ankara üniversitesi dtcf ve doğuş üniversitesi'ydi. 4 mayıs tarihinde de istanbul kültür üniversitesi'nin sözde festivali kapsamında sahneye çıkmayı planlıyorduk ancak işler hiç istemediğimiz şekilde ilerledi.

    saat 14.00'daki oyun için üç buçuk saat önce tüm dekorumuzla birlikte istanbul kültür üniversitesi'nin tiyatro salonunda yerimizi aldık. bizimle ilgilenmekle sorumlu olan şahıs bizden alınacaklar listesini aldı ve biz dekorumuzu kurmaya başladık. kısa süre sonra okulun bize bunları temin edemediğini öğrendik (ki bunlar da oyunda kullanılan kola, gazoz ve yoğurt gibi oldukça basit şeylerdi). kendi ekibimizden arkadaşlarımız yakındaki alışveriş merkezi'ne gittiler ve ihtiyaçlarımızı aldılar. oyun için sahne ışıklarının ayarlanması gerekiyordu ve bize söylenene göre bu ayarı gelen ekipler kendisi yapıyordu. yani sahneye ilk defa gelmiş, ışıkların nasıl yerleştirildiğinden habersiz kişilerin o tehlikeli (tavanına bir sünger bile koyulmamış) kedi yoluna çıkması gerekiyordu. biz de oyuna yetişmeye çalışıyorduk ve bu yüzden teknik ekibimizden bir kişi kedi yoluna çıktı ve orada geçirdiği kaza sonucu başını yaraladı. ekip arkadaşımız orada kandan dolayı sersemlemiş bir halde inemezken biz bizimle ilgilenecek birini aradık ancak nafile. geldiğimizde bize yemek getiren ve eksik listemizi verdiğimiz şahsın telefon numarası elimizdeydi ama kendisine ulaşamıyorduk. okulun revirini sora sora kendimiz bulmak zorunda kaldık.

    bu arada arkadaşımızı aşağı indirmeye çalışırken bir anda ana kapıdan seyirciler salona girmeye başladı. şoka uğradık tabii ki, çünkü içerideki ekip onay vermeden salona seyirci alınması yapılacak bir iş değildi. bunu yapmalarının nedeni de kapıda ikü'den kimsenin olmaması ve seyirci kapısının kilitlenmemesiydi. biz de mecburen o panik haliyle kostümlerimizle ortaya çıktık ve seyircilerden dışarı çıkmalarını rica ettik (bunu oyun ekibinin yapmasına gerek kalmaması gerekirdi). birkaç dakika sonra ben ve oyunculardan bir başka arkadaşım seyirci girişine çıktık ve sanki salon görevlisiymiş gibi gelen izleyicilerin içeri girmemesini sağladık. bu arada ikü'den bizimle ilgilenmesi gereken iki kişi ortaya çıkmıştı. onlara birinin kapıda durup seyircileri içeri sokmamalarını söylediğimiz zaman aldığımız tepki "ne diyor bunlar ya" oldu ve söylene söylene çekip gittiler. biz de salona izleyici olarak gelen iki kişiden kapıda durmalarını ve içeri izleyici almamalarını rica etmek zorunda kaldık. bir sorunu daha zerre yardım almadan çözmeyi başardık.

    ikü'de çalışan, tiyatro kulübüyle bağlantısı olmayan bir arkadaşımız sayesinde yaralanan arkadaşımızı dikiş atılması için hastaneye sevk edebildik. bu arada vişne bahçesi ekibi olarak bizler sıfır moral ve göremediğimiz yardım dolayısıyla sinirimizle sahne ortasında toplanmış oyuna çıkıp çıkmamak hakkında konuşuyorduk. ekibimizin bir kısmı teknik ekibimiz olmadığı ve gördüğümüz muameleden dolayı çıkmama taraftarıydı. tabii kimsenin bizimle ilgilenmemesinin başımıza geleceklerden daha iyi olduğunu bilemezdik. her şeye rağmen sahneye çıkma taraftarı arkadaşlarımız konuşurken içeri bir anda baskın yapılırcasına bir isim girdi ve öğretim görevlisi olduğunu, devlet tiyatrolarında rejisör olduğunu söyledi. sonradan adının zafer olduğunu öğreneceğimiz bu beyefendi kendini bile tanıtmadan "oyuna geç başlayamazsınız. akşama israil&fransız ekibi sahneye çıkacak. oyunu iptal etmek durumundayım" deyince neye uğradığımızı bilemedik. başımızda kimsenin bulunmamasından kaynaklı bir özür almayı ya da arkadaşımızın yaralanması nedeniyle bir özür dilenmesini beklerken bir anda kendi kafalarına göre oyunumuzun iptal edilmesi bütün ekipte büyük bir şaşkınlık yarattı.

    soğukkanlılıkla neler olduğunu anlatmaya çalıştık ancak zafer bey bizi "öğrenci kompleksi" denilen şeye sahip olmakla suçladı ve bizi amatör olmakla itham etti. bizimle ilgilenilmediğini söylediğimizde aldığımız cevap "kola, gazoz, ekmek bir sürü şey istediniz. bunlar benim elime ulaştı. ilgilenilmiş işte sizinle" oldu. biz bunları kendimiz temin ettiğimizi söylediğimizde tekrar amatör olmakla suçlandık. bize tekrar oyunun geç başlamasının mümkün olmadığını söyledi. teknik ekibimizin hastaneye kaldırıldığını söylediğimizde "sahne ölüm dışında ne olursa olsun açılır" şeklinde bir cevap verdi. sahneyle ve ışıklarla ilgilenecek kimsenin bulunmamasının nedenini sorduğumuzda aldığımız cevap yüzsüzlüğün daniskasıydı: bizde böyle. bu cevaptan sonra hiç beklemeden kalktık ve oyuna çıkmama kararı aldığımızı belirtip dekorlarımızı toplamaya başladık. konuşmanın başında bize "oyunu iptal ediyorum" diyen zafer bey bu kez yan çizmeye ve çıkmamamızın okula değil, gelen 400 seyirciye karşı bir ayıp olduğunu söylemeye başladı. yeditepe üniversitesi tiyatro kulübü oyuncuları olarak sözümüzden dönmedik ve bir saat içinde bütün dekorumuzu toplayıp sahneyi terk ettik. bu arada yaralanan arkadaşımızın başına hastanede dikiş atılmıştı.

    bir kısmımız kuliste (kulis sahnenin aşağısındaydı) makyaj temizleme ve kostümleri toparlama telaşı içerisindeyken zafer bey iki üç arkadaşımızla sahne kenarında hala tartışmaktaydı. sanki konuşmanın en başında oyunumuzu iptal etmeye kalkan kendisi değilmiş gibi bu kez de "ben sizin oyununuzu iptal ettiğimi söylemedim" diyen zafer bey bizimle konuşurken sarf ettiği he riki cümleden birinde öğrenci komplekslerimizden ve amatörlüğümüzden bahsetti (kendisi devlet tiyatrolarında rejisörlük yaptığını söyledi tekrar tekrar bizim yönetmenimizin engin alkan olduğunundan bihaber bir şekilde). bir de "oyuncunun olmasa ben çıkıp oynarım orada isteseniz" dediğinde biz sinirden gülümsemeye başlamıştık. bizi adeta azarlarcasına "bir şey olduğunda niye ilk bana haber vermediniz?" sorusunu sorması da mükemmel bir tutumdu. onu ilk kez arkadaşımız yaralandıktan sonra görmüştük biz, kendisinin görevli olduğundan haberimiz dahi yoktu.biz kendi aramızda konuşurken "engin hoca çıkmamamıza çok üzülecek" lafını duyduğunda da ettiği laf 2. sınıf öğrencisinin söylemeyeceği bir şeydi: "selam söyleyin benden engin hocanıza." bizi amatörlükle itham eden şahıs gelip bizimle 7 yaşındaki çocuk üslubuyla konuşuyordu.

    ekip olarak eşyalarımızı sahneden çıkarır ve okulun otoparkına yığarken (oyunun iptal edilmesi dolayısıyla son dakika ayarlanan servisi beklememiz gerekiyordu) ikü'den sözde bizimle ilgilenecek kişiler çimlerin üzerinde göbek atıp "inadına oynayın" diye bağırmaktaydı. kulağımıza çalınan "vişne bahçesi iptal, artistlerin oyunu iptal" laflarına da kulağımızı tıkadık. biz yapmamız gerekeni yaptık. kimseye tek bir hakaret etmeden okulumuza durumu haber verdik ve servisin gelmesiyle beraber okulumuza döndük. ekip başkanımız yol boyunca ikü'den görevli bir isimle telefonda konuştu ve olanları anlattı. aldığı tepki sahnede karşılaştığımızdan farksızdı: bunlara inanmıyorum.

    bu gün anladım ki festival düzenlediğini söyleyip afiş bastırmakla festival düzenlemek arasında büyük bir fark var. yapılan terbisyesizlikler, bir arkadaşımızın ölümden dönmesi, buna rağmen hakaretler duymamız ve oyuna çıkmama kararı aldığımızda bunda ikü'nün hiçbir payı olmadığının iddia edilmesi gerçekten büyük rezillikti.

    bu gün içinde bulunduğum tiyatro ve ekiple gurur duydum. bütün yapılanlara rağmen alttan alma tavrı takınılması ve onurla verilen oynamama kararı ve okul yönetimimizin buna vereceğini söylediği tavır istanbul kültür üniversitesi'ne iyi bir ders olacaktır. yürüyen merdiven yaptırmakla okul, afiş bastırmakla da festival olmuyor. artistler gitti, göbek atmaya devam edebilirsiniz.
    0 ...