öyküyü başından sonuna kadar okuyun! gözlerinizi kapatıp şöyle bir arkanıza yaslanın. tariflenen öğrenci, hafif toraman, donuk bakışlı, tipik asosyal yapısı ile hemen beliri-verecektir gözlerinizin önünde.
o, her şeyi en iyi bildiğini düşünen ve onun üzerinde adeta egolarını tatmin eden annesi ve babası tarafından kayıtsız-şartsız başarıya şartlandırılmış, zekasını; sosyal ilişkilerini geliştirmek gibi gereksiz amaçlar doğrultusunda harcamak yerine, başarılı bir öğrenci, başarılı bir bilim veya iş adamı ya da başarılı bir yönetici olmak gibi yüksek idealler uğruna kullanan kişidir.
buna mukabil, ihtiyaç duyduğunda yanında tek bir dost dahi bulamayacak bir zavallıdır.
çoğu kez, kötü bir eş, asla örnek alınmaması gereken; gözlerini ihtiras bürümüş bir insan, çocuklarını daima ihmal eden bir baba, nemrut bir patron ya da yöneticidir üstelik.
başarıyla yapılmış 'itici bir insan tasviri', okuyucuyu değişik bir ruh haline sevk eder. okuyucu, önce kahramana sinirlenmeye sonra, yavaş yavaş deli olmaya başlar. bu dalganın gelişi yazar tarafından çok iyi ayarlanmalıdır. eğer ki düşünülen; örneğimizde olduğu gibi öykü boyunca büyüyecek bir dalgaysa, o vakit arada bir, kahramanın bu halinden sorumlu olanlara da yüklenilmeli, 'bulunduğu durumun tek suçlusu o imiş' gibi gösterilmemelidir.
yazar, öyküsünde bunu başarıyla yerine getirmiş ve okuyucuya enjekte edeceği iticilik dozunu çok iyi ayarlamış, hatta öyküsünün sonunda, kahramanının acınacak halini bizzat onun ağzından okuyucuya yansıtmayı yeğlemiş;
"...sınıfa baktım sıramın üzerinde duran kırmızı güllerden başka ölümüme üzülen yoktu zira insanlar işe yaramadığını düşündüğü canlıların ölümüne üzülmezdi, hatta ayağı kırılan atları kendileri vururdu..."
bu tip insanların belli takıntıları vardır ve en yakın gördükleri kişiler dahi bu takıntılarını gidermeleri hususunda onlara yardımcı olamaz. bu bağlamda özellikle şu örnekler gerçekten hoş;
"...geldi geleli alanımı işgal ediyor, geçen günlerde benim sıralı kalemlerimin yanına kalemini koydu, düzenimi bozdu..."
ve şu;
"...bugün sabah evde 2 tane zeytin kalmış halbuki ben kesinlikle 3 zeytin yemeliyim kahvaltıda. annem de bilir bunu ama yine de 'bugün de 2 ye bu kadar kalmış' diye ısrar etti. tabi kabul etmedim, biraz bağırdım, annem de yan komşudan zeytin istemeye gitti..."
f628 de yeni yazarlardan ancak, kuvvetli bir kalemi var. böylesine asosyal insanları konu alan uzun hikayelerde, kimi okuyucular için konsantrasyon kaybı beklenen bir durumdur ancak yazar, limitleri aşmamış. en azından benimkileri.