şöyle bir kırılım yaratmak lazım; hayatını, algıları açık tutarak, sıcak ta olsa dokunarak, acı da olsa tadarak, yanlış da olsa yaparak, kısacası deneyimleyerek yaşamış bir yengeci, rüzgarın savurduğu yöne giden yapraklardan ayırmak lazım. duygusallık baskın özellik diye, oradan örneklemek gerekirse; sevgilisini yitirmiş iki yengeç erkeğinden, aldanıp terk edilenle, aldatıp terk edilenin bir ay sonraki ruh halleri aynı olmaz bence. biri pişmanlığın yükünü kaldırmaya uğraşıp, gelecek adına somut önlemler alırken, diğeri güvensizlik tohumlarının bünyesinde açtığı sarmaşıklarla meşguldür. çünkü en nihayetinde insandır. kalbi kırık, boynu bükük, suratı asık.
sözün özü; herif tecrübe taşlarıyla, koca yaşam piramitleri inşa ediyor ve sen gelip; "ulan o zamanın teknolojisiyle bunu nasıl yapmışlar" diyeceğine, duvarlarındaki sembollere takılıyorsun. "hea bu böyleymiş" diyorsun. o öyle değil işte. bazılarımızın ne kıskacı kaldı, ne anteni, ne kabuğu... ezilip gittik, s*kilip atıldık, mutasyona uğradık bu inşa aşamasında.