adana valiliği sırasında 1879 yılında çukurova'da ortalığı kasıp kavuran bir kuraklık hüküm sürüyormuş.
ekinler kurumuş, sebze ve meyve bahçeleri kuraklıktan ürün vermez olmuş.
çiftçi, tüccar bir grup adanalı perişan bir durumda müftüye giderek yağmur duasına çıkılmasını istemişler.
müftü efendi durumu arz etmek ve izin almak üzere vali paşaya sormuş.
- paşa hazretleri nasip olursa yarın cuma namazını eda eyledikten sonra cemaatle birlikte topluca duaya gideceğiz. zat-ı devletleri de buna iştirak etmeyi düşünürler mi?
ziya paşa, müftü efendinin bu teklifini alır almaz ayağa kalkmış ve konağın penceresinden aşağıda gürül gürül akan seyhan nehrini seyre dalmış. sonra müftü efendiye dönüp söylenmiş;
- baka müftü efendi, ben cenab-ı hakkın huzuruna yağmur istemek için çıkmaya hayâ ederim. utanırım. hemen yanı başımızda koca bir ırmak akıyorken, onun kenarında durup yağmur duası yapmak ne ola ki. hak teâlâ benden bunun hesabını sormaz mı? yarın ruz-i mahşerde bana -ey ziya, önündeki nimeti görmezden gelip sen ne yüzle karşıma çıkıp yağmur dilersin demez mi? yok müftü efendi yok. beni mazur gör. rabb-ül aleminin huzurunda beni rüsva eyleme.