ben az önce gazetede okuduğum güncel olay üzerine yorumlarımı yaparken daha keskin bir şekilde gözümün içine bakmaya başladı sarı saçlara ve temiz bir yüze sahip konuşurken gramer'e fazla dikkat edemeyen, konuşması sırasında bol bol 'eee' , 'ııı' ların bulunduğu arkadaşım. kurduğum kelimelerde bağlaç görevi gören virgülü koyduğum anda kesti lafımı 'ne kadar düzgün türkçe konuşuyorsun' * ' ııı diksiyon kursuna filan mı gittin acaba?'
***
her virajda takla atacakmış gibi yol alan 86 model renaultmuzla artık ailede inanan kalmasa da '4-5 saate varırsınız' kelamlarını arkada bırakarak çıkardık yola. lakin hiç bir zaman evde ki hesap çarşıya uymuyordu.
fıtratında uyuşuk hareket etmek olan insanlar misali ilerleyen arabamız süspansiyon namına hiç bir şey barındırmadığı için en ufak çukurda kafamızı tavana vura vura ilerlemeye çalışıyorduk zira arabamız kah durduğumuz tesislerden birinde çalışmayarak kah ardı arkası kesilmeyen yokuşlarda su kaynatarak 4-5 saatlik yolu bize 7-8 saatte aldırıyordu. babam ise her uzayan saatin acısını radyodan çıkartıyor radyonun sesini biraz daha açıyordu.
'bir tatlı huzur almaya geldik....'
***
'hayır' dedim 'kursa gitmedim' , 'ee nasıl böyle konuşuyorsun ki' diye bir soru yöneltti bana buğulu bakışlar ardına gizlediği şüpheci gözleriyle 'bilmem' dedim 'sanırım doğuştan gelen bir efsun'
aslında biliyordum; eğer düzgün gramer kullanıyorsam sebebi babamın şehirler arası mekik dokumasını gerektiren mesleği, uyuşuk halde yol alan arabamız ve yol uzadıkça sesi artan radyoydu zira uzun yollarda trtden başka frekans çekmezdi...