efendim bir bilgizlik dehası ile gene karşı karşıyayız. birilerinin google it bile yapamayan bey olmasına ramak kaldı zira...
neyse biz işimize bakalım.
öncelikle vahiy denilen şeyin ne olduğunu bilmekte fayda var. vahiy geniş bir perspektifdir.
allah'ın kullarıyla doğrudan irtibat kurduğu yoldur. bakın kul diyorum sadece peygamberle değil, allah ile irtibata açık her kulu ile.
şura suresi 51. ayette " Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir, hakîmdir." geçer.
vahy zaten arapça bir kelimedir ve işaret etmek, gizlice söylemek gibi manalara gelir. ayette de denildiği gibi allah'ın kul ile konuşması vahy ile olur. nahl suresin de de allah'ın bal arısıyla konuştuğunu ve bunun gene vahy fiili ile ifade edildiğini görürüz.
gelelim risale-i nurlara...
öncelikle belirtmek isterim ki risale-i nurların yazılışını said nursi vahy ile değil, ilham ile olduğunu söylemiştir. bunu çoğu zaman "yazdırıldı, yazdıttırıldı" gibi edilgen çekimlerle de beyan etmiştir.
işte ilham da allah'ın veli kulları ile kurduğu irtibattır. bu ilham kişinin ilmi, allah'a yakınlığı ölçüsünde değişik şekillerde cereyan eder. kimi zaman rüya kimi zaman kendine hakim olamayarak konuşma...vs. mesela mesnevinin yazılış hikayesi incelerseniz fark edersiniz ne demek istediğimi. işte bu iletişim kurma nebi de "vahiy" veli de ise "ilham" olarak adlandırılır.
said nursi eserler kendinden bilinmesin, direk kur'an-ı ker'im den neşet ettiği bilinsin diye hiç bir eserine "yazdım" dememiştir.
ilham vahy den sonra en itibarlı sözlerdir. yağmurdan sonra ki çiğ gibidir diyebiliriz. ama bunlarında itibar edilmesi kur'an ve sünnet kaynaklı olmasına bağlıdır.