"kış, tek uzun bir gündü. aydınlıkların değip, geçiverdiği, yeterince gece olmayan alacakaranlık bir bulanıklığın evlerin duvarlarına, sokaklara aylarca asılı kaldığı bir mevsimdi kış.
tüm mevsimlerden uzundu.
çocukların yığıntı gibi büründükleri , derilerini dalayan kumaşlar arasında zor soluduğu, soğuk odalarda büyüklerin iyiden gülmezlendiği, dışarlardan gelen anlaşılmaz seslerin bir yanlara çarparak kırılıp donduğu mevsimdi. arada yenebilen yemeklerin yetersizliğinin daha da fark edildiği büyük ağır bir zaman bölümüydü. kiracıların gün doğmadan işlerine gidip yine gün aydınlığı görmeden işlerinden döndükleri o bitmez tükenmez günler, çocuklara bile azar azar sinen bir ağırbaşlılık verirdi."