öncelikle sıçıyoruz evet inkar etmeye gerek yok. sonra dışkımız masalsı bir yolculuğa çıkıyor. tuvalet deliğinin karanlık ve sis dolu derinliğinin ardından git gide ürpertici ve akıl almaz bir şekilde sidik su karışımı sıvının üzerinde adeta sörf yaparmışcasına umutsuz yolculuğuna bir bilinmezlik perdesinin gözlerini kapattığı dar ve tehlikeli yolda kaybolma korkusuyla kaplanan ruhunu salıveriyor kanalizasyona. nihayet diğer evlerden başka insanların dışkısını gören dışkımıza bir cesaret ve özgüven duygusu aşılanıyor bu yeni ve yabancı dışkılar görünce. ve hep birlikte bilinmezliklerle dolu yollarına istemeden de olsa bir mecburiyet hissine kapılmışcasına devam ediyorlar. her dışkının içinde az da olsa bir umut ışığı parlıyıveriyor. bu karanlık , puslu ve kendileri gibi kokan yolda her metrede bir öncekinden daha da hızlanarak yol alırken heyecan ve adrenalinde vücutlarında can buluyor.
ve nihayet bu pisliklerle dolu dar , karanlık ve kendileri gibi kokan tünelin ucunda bir ışık beliriyor ve dışkımızı ve en az onun kadar korku dolu ve çaresiz diğer dışkıların içerisinde bir mutluluk ve yeni umutlar ışıldıyor. tünelin sonuna yaklaşıldıkça bu heyecan ve umut duygusunun yanında bir bilinmezlik ve korku da kafalarını karıştırmıyor değil. acaba nereye gidiyoruz? bu ışığın sonunda bizi ne bekliyor? yeni bir hayat mı? yoksa daha beter bir korku ve bilinmezlik mi ??? *