son yazdıklarından birkaçını okuduktan sonra, kendisini gereksiz yere ciddiye almış olduğumu farkederek harcadığım ve harcayacağım zamana acımama sebep olmuş tartışmadır..
çünkü kendisini "vahdettin'in hain olmadığını" ispatlamak değil, tv kanallarındaki kadın programları kıvamına getirdiği başlık altında laubali üslubuyla isnatsız ve belgesiz laf kalabalığı yaparak "rüştünü ispatlamak" ve sidik yarıştırmak derdinde olduğu görülüyor..
şu ana kadar okuduklarımın tamamı kaynaksız, belgesiz.
ve belgesinin mevcut olması mümkün olmayacak kadar hayalperest, imkansız iddiaları %100 gerçek olduğu iddiasıyla çekinmeden yazmış.
zaten kendisi kaynak belirtmeyeceğini, yazdıklarının tamamında "herkesçe geçerli kabul edilen kaynaklar"dan derlendiğini iddia ettiği bir kitaptan kopya çekeceğini belirtmiş... olsun, ileride sık sık soracağız bu "herkesçe geçerli kabul edilen kaynaklar"ı...
kurtuluş savaşı'na milat olarak izmir'in işgalini esas alıp, öncesini görmezden gelebilen bir insanla karşı karşıyayız...
yalnızca fikir belirtmiş muhterem;
--spoiler--
......zikredilen bazı isimlerin belirtilen uğursuz rolleri oynayabileceklerine ben asla ihtimal vermiyorum...
......şehzade abdurrahim efendinin de bu tür bir rol içinde yer alacağını düşünmüyorum...
......bu izmir'in yunanlılar tarafından işgalinden önceydi. dolayısiyle milli mücadele karşıtlığıyla alakası olamaz...
--spoiler--
heyet-i nasiha'nın anadolu kolunun liderinin şehzade abdürrahim efendi olduğu, 11 Nisan 1919 tarihli iKDAM gazetesi haberiyle sabittir:
"...bu heyetlerin Anadolu'nun muhtelif yerlerini gezerek halka, unsurlar arasında uzlaşma ve vatandaşlık hissi telkin edeceğini, bu heyetlerden birisine Şehzade Abdülhalim Efendi'nin, diğerine de, Şehzade Abdürrahim Efendi'nin başkanlık yapacağını..."
heyetin yola çıkış amacı saltanat yanlısı basın tarafından şöyle açıklanır:
Sabah: Sadrazam Damat Ferit'e göre Heyet-i Nasiha'nın vazifesi, "daha ziyade manevidir. Vazifesi, ahaliye selâm-ı şahaneyi tebliğ etmek, padişahımızın kendilerini düşündüğünü anlatmak ve ân-ı hazırda kalb-i hümayunlarının da tebanın kalbi gibi rencide olduğunu anlatmaktır..."*
SABAH: "Ahaliyi irşad ve tenvir, hükümet-i haziranın bilâ-tefrik cins ve mezhep bütün unsurlara karşı beslediği hissiyat-ı hayrhahaneyi ve zât-ı hazret-i padişahının selâm-ı hümayunlarını ahaliye tebliğ..."*
TAKViM-i VAKAYI: "Savaşın felâketlerinden müteessir olan tebaaya padişahın selâmını iletmek."*
tabii, anladınız siz o selamı...
başka bir kaynakta yer alan şu satırlar da dikkat çekici:** "Bu heyet, Türklere, "Rum ve Hristiyan kardeşlerinize iyi davranın, onları öldürmeyin, işkence etmeyin" demeye gidiyordu... Yunanlıların, Avrupa'da, Türklerin Rumları öldürdüğü yolundaki propagandası sonucu ingilizler Bâb-ı Âli'ye başvurarak Rumlara karşı girişilen katliamın durdurulması için tedbir alınmasını istedi. Bu teklif hemen kabul edildi ve sözü edilen Nasihat Heyeti kurulup yola çıkarıldı. Yunanlılarla ingilizlerin istediği de zaten bu idi. Bâb-ı Âli, Anadolu'ya heyet göndermekle, Rumlara zulüm yapıldığını, onların toplu halde öldürüldüğünü resmen kabul etmiş oluyordu."
ve hatta, heyeti anadolu'ya gönderme buyruğunu ingilizlerden alan damat ferit, amiral webb'den heyete ingiliz subaylarını da dahil etmek istemiş, fakat bu isteği "millicilere" ters tepki oluşturacağı için kabul etmemişlerdi....
heyet-i nasiha'nın isyancıları yatıştırması mesnetsiz yalandan ibarettir. misal; adı geçen bozkır isyanı "bir heyetin nasihatıyla" değil, yarbay arif bey*in başında bulunduğu birliklerce kanlı şekilde bastırılmıştır. (şu halde nasihat heyetiniz olsa olsa, isyancıları milli çetelerin elinden kurtarmıştır. )
böyle bir sözden sonra hala tartışmaya devam etmek gereksiz ya neyse... devam edelim..
------------spoiler------------
damat ferit, milli mücadele içinde sadrazam olduğu kısa dönemde, ingiltere'ye birkaç defa başvurmuştur. "mustafa kemal bizim çıkarlarımıza olduğu kadar sizin çıkarlarınıza da aykırı. bolşeviklerle işbirliği yapıyor. birlikte harekete geçip onu yakalayalım!"
her seferinde de ingilizlerden aynı cevabı almıştır:
- bu sizin iç işinizdir, biz karışamayız!
hatta kuvvet toplamaya kalktığında, "anadolu'da bir iç savaş istemiyoruz" gerekçesiyle engellendiği olmuştur.
------------spoiler----------
o halde sormak lazımdır; halife ordusunun silahlarını, cephanesini ve maaşını kim veriyordu?..
halife ordusunu kendi kazdığı siperlere yerleştiren, denizden donanma desteği sağlayan, halife ordusunun başarısız olması halinde türklerle çatışmaya devam eden birlikler ingilizler değil de, uzaylılar mıydı?
Damat Ferit 7 Nisan 1920'de ingiliz Yüksek Komiseri Amiral Robbeck ile görüştü. kuva-yı inzibatiye bu vesileyle, ingiliz emriyle kuruldu.
- ingilizler halifi Ordusunun erlerine 30, teğmenlerine 60 ve alay komutanlarına 150 lira maaş bağladı.
- Lojistik ihtiyaçlarını silah, araç ve gereçlerini temin etti.
Hilafet ordusu birlikleri Nisan ve Mayıs aylarında izmit bölgesinde yığınaklanmalarını bitirdiler. ingiliz birlikleri de Hilafet ordusunun arkasında konuşlandı. izmit limanına demirleyen ingiliz savaş gemileri mevzileri top ateşi ile destekleyebilecek bir konum aldılar.
--spoiler--
yukarıdaki fetva... dediğim gibi, hiçbir anlamı yoktur. hiçbir etkisi de olmamıştır. çünkü 200 civarında anadolu müfütüsü derhal karşı bir fetva yayınlayarak, işgal altındaki bir fetvanın geçersiz olduğunu ilan etmişlerdir.
--spoiler--
"millicilerin canı da malı da helaldir" anlayışının 3 sene hüküm sürmesine sebep olan bu dürrizade fetvasının yol açtığı isyan ve mezalimi (bilhassa abaza isyanları sırasında) görmezden gelerek sallamış paşam...
ayrıca sözünü ettiği fetva atatürk'ün ankara müftüsü rıfat börekçi'nin fetvasıdır.. rıfat börekçi, padişahın gavur elinde esir olduğunu, ve fetvasının "gavur fetvası" olduğunu özetleyen bir fetva kaleme almış, milliyetçi din adamları vasıtasıyla anadolu'ya yayılmaya çalışılmıştır.
(rıfat börekçi türkiye cumhuriyeti'nin ilk diyanet işleri başkanıdır. ayrıca cübbe yerine smokin giyerek büyük bir tabuyu yıkmış, devrim taraftarlığını ortaya koyduğundan dincilerin nefretini kazanmış, alternatif tarih safsataları kaleme alınırken milli mücadeledeki emekleri yok farzedilmiştir.)
--spoiler--
vahdettin ve tevfik paşa anadolu'ya her türlü gizli desteği ve yardımı bu iki yıl boyunca da vermeye devam etmişlerdir.
--spoiler--
senin şu "herkes tarafından geçerliliği kabul edilen" kaynaklara tekrar müracaat etmemiz gerekiyor.
tabii varsa.. yoksa mabad-ı âliniz ile muhattap olmak istemem...
- - - - - - - - - - - - -
dediğim gibi, ancak son birkaç yazıyı okuma şansım oldu... diğerlerine daha sonra bakacağım..