bugün eski ve kullanılmayan bir otele fotoğraf çekmeye gittik. arkadaşlarım da var fakat herkes farklı bir alemde. biri ellerinde plastik eldivenle belge arıyor, diğeri kapılara tekme atıp içeri giriyor, biri aşk acısı çekiyor denize doğru dalmış gitmiş, ben de fotoğraf çekiyordum.. otelin camları yok, her şeyi kırmış dökmüşler. rüzgar esiyor, kapılar çarpıyor falan. otel çok büyük ve boş, ortam da bizi boşverirsek oldukça sessiz.
herkes kendi aleminde takılıyordu, ben de fotoğraf çekiyordum. aşk acısı çeken çocuk sadece etrafı izlediğinden ve otel çok büyük olduğundan bir şey olmasın bana diye, yanımda kalmasını söyledim. hay söylemez olaydım.. birden ortadan kayboldu. dışarı çıktım. karşımda kocaman deniz. rüzgar oldukça esiyor. saçlarımdan önümü göremiyorum neredeyse. paat! sol tarafta az evvel bulunduğum odanın kapısı çarptı. önce sesin geldiği yere baktım, sonra sağ taraftan "takır takır takır" sesi gelmeye başladı. sağa döndüm, bulunduğum yere doğru küçük, yuvarlak bir koltuk yuvarlanıyor. bir korku sardı beni. fakat hani o küçük koltuğun yuvarlandığı yere bakmaktan da kendimi alıkoyamadım. bir baktım ki bizim aşk acısı çeken çocuk hafiften kambur durarak, kollarını yanına almış, başını sağa eğmiş ve gülümser bir vaziyette kıpırdamadan bana bakıyor.
tepkim resmen şu; hıııaaaayyyy!!
o: hahahahaha
ben: hayvan!