vahdettin'in ingiliz casusu olduğu gerçeğini ispatlama amacına dönük bu belgelerin, çok afedersiniz ama, ilker başbuğ'un tutuklanmasına yol açan iddianameden hiçbir farkı yoktur. hani orada da şöyle geçer:
- falanca kadının filanca adamla yaptığı telefon görüşmesinde sizin şöyle böyle yaptığınız söyleniyor.
dam üstünde saksağan... vahdettin'in ingiliz ajanı olması gibi bir iddaya kargalar bile güler. akıl var, mantık var: vahdettin ingilizlerin esiriydi. avuçlarının içindeydi. eğer ingiliz casusu olsaydı ve ingilizler türkiye'yi mutlaka onunla dizayn etmek isteseydi, bunu yapmalarını engelleyecek ne vardı?
halbuki ingilizlerin vahdettin'i bırak, damat ferit'ten bile -ki ben de hiç sevmem kendisini- nefret ettiklerine dair bir çok gösterge var. mesela paris barış görüşmelerinde damat ferit çıkıp der ki:
- biz, arap topraklarındaki ve hatta balkan savaşından önceki balkan topraklarındaki haklarımızdan vazgeçemeyiz!
derhal sepetlenir görüşmelerden. hatta adamlar dalga geçerler: "pardon da siz mi galipsiniz biz mi bilelim!" bundan sonra da görüşmeleri ankara ile yaparlar, istanbul'u ciddiye bile almazlar.
her neyse, ben daha başka gerçeklerden söz edeceğim, bakalım iş nasılmış, neymiş:
1. bir kere atatürk, italyanlar'dan çok ciddi bir destek görüyordu. daha samsun'a çıkmadan önce... italya'nın istanbul büyükelçisi ve ünlü mason üstadı kont sforza kendisini "çok önemli bir konuda görüşmek üzere" elçiliğe davet eder ve görüşürler. ancak neler görüştüğü sırdır. neden başka bir osmanlı subayıyla değil, onunla görüştüğü de sırdır. bundan sonra kont sforza, samsun'a çıktığı 19 mayıs 1919 gününe kadar istanbul'da atatürk'ün en büyük koruyucusu olacaktır. hatta bir keresinde ingilizler evini aramak istediğinde onlara bile engel olacaktır.
bu bilgiler, bu kadarıyla, kemalist kaynaklarda da mevcuttur. mesela falih rıfkı'nın çankaya'sını açın, anlatır... yine bir başka italyan'dan da söz eder. mimar dediği bu italyan'ın ismini vermez. bir gün bu italyan fethi bey ile atatürk'ü evine davet ederek, çok özel bir konuda görüşmüştür. "güçlü müsünüz, adamlarınız var mı?" diye yokladığı, "güçlüyüz" cevabı üzerine, "öyleyse harekete geçin" dediği belirtilir.
italyanlar'la olan bu dostluk, daha sonra atatürk anadolu'ya çıktığında da devam etmiştir. hatta yunan kaynaklarına göre, atatürk'e bu sırada onlar yardım etmiştir. atatürk anadolu'ya çıktığında kont sforza'nın italya'ya dönerek dışişleri bakanı olduğunu görürüz. daha 1920 başlarında ilk işi, atatürk'le anlaşarak, anadolu'dan askerlerini çekmesi ve çekilirken de silahlarını atatürk'e bırakması olmuştur.
daha sonra italya'dan türkiye'ye silah sevkiyatının emanuel karasu aracılığıyla devam ettiğini görürüz. emanuel karasu kimdir? danone yoğurtlarını çıkaran selanikli ailenin bir mensunu. ittihat veterakki'nin gizli kurucusu. ona mason localarını açan ve orada örgütleyen... suat parların türkler ve kürtler adlı kitabında geçtiğine göre, kont sforza daha sonra "modern avrupa'nın kurucuları" adında bir kitap yazmış. bu kitapta atatürk'ün de diğer kurucular gibi mason olduğunu söylüyormuş...
her neyse, olabilir, ben bunu kötülemek için söylemiyorum. sadece bazı belgeler çarpıtılırken, diğer bazıları da saklanmasın, onlar da konuşulsun diye söylüyorum. işin ingiltere ve fransa ile ilgili "derin ilişkiler" boyutuna daha sonraki bölümlerde gireceğim. varsayalım ki, vatanı düşmandan kurtarmak için, bu "derin ilişkiler" mubahtır. iyi de niye sadece atatürk için? herkes için de aynı kuralın geçerli olması gerekmez mi?