ULUSALCILIK her şeyden önce bir ekonomik kalkınma modelidir. Yabancı sermaye ile ulusal kaynakların eşit haklar çerçevesinde ulusal sınırlarda işlevselliğini sürdürmesidir.Elbette belli kotalar ile ulusal sermayenin faaliyetleri korunacak , çıkarları gözetilecektir. Türkiye Cumhuriyeti bir imparatorluk değildir Lozan antlaşmasıyla Osmanlı devletinin borçlarının büyük bir kısmını diğer devletler ile ödemesine rağmen 1950 lerden günümüze kadar hem politik alanda hem de ekonomik alanda amerikan emperyalizmin komunizm ile savaşımı noktasında bir karakol görevi görmüş ve bolca amerikan doları ile ihya edilmiştir ve IMF , özelleştirmeler yolu ile hala edilmektedir. Gelelim "nasyonel sosyalizm " konusuna.iki türlü milliyetçilik vardır.Birincisi insanların üzerinde herhangi bir seçme şansı olmadığı "ırk " üzerinde oynanan siyasi amaçlardan dolayı ortaya çıkmış militarist , antidemokratik ve bölücü faşist bir milliyetçilik. ikincisi ise zaman zaman ulusalcılıkla karıştırılan ülkemizdeki ATATÜRK MiLLiYEÇiLiĞiDiR. Bilindiği üzere Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran herkes Türk olarak kabul edilmiştir.Bu anlayış elbette bir takım etnik ögeleri yoksayarak bu alt kimlikleri asimile etmeye çalışmıyor.(RTE'nin yaptığı gibi.) Bu türklük ya da millet bilinci "ANAYASAL YURTTAŞLIK" kavramıyla belirlenir ki burada söz konusu edilen devletin resmi anayasasına ,ideolojisine bağlı herkes dahildir. Sonuç , Fransız ihtilalinden sonra yayılan milliyetçilik anlayışı bütün ülkeleri aynı şekilde etkilememiştir.Federal Almanya hitler faşizmini yaşamıştır , italya Mussollini , şili- pinochet , portekiz-salazar vs... Bu ülkeler milliyetçiliği kötü şekilde deneyimledikleri için Magna Carta'yı ilan eden ingiltere bile günümüzde sırf bu yüzden milliyetçiliği ırkçılık ile eş değer tutmaktadır.ironik olarak Türkiye'nin 1950 'den sonraki siyasi hayatına baktığımız zaman bizim "milliyetçiliğimizin " kendine ait bir amacının bile olmadığı görülür.