Başbakan ın son günlerde sağlam şekilde chp ye yüklendiği malum konu hakkında birkaç cümle söylemek istiyorum; chp nin tek parti döneminde yıktırdığı, sattığı ya da kiraya verdiği camiler konusunda aslında herkesin bildiği ama söylemeye korktuğu ülkenin başbakanının ve cumhurbaşkanının dahi bu mayınlı tarlaya asla giriş yapamadığı o hazin gerçeğe değinmek istiyorum.
O gerçek; Atatürk ve chp, devrimlerini dine karşı gerçekleştirmiştir. Bugün başbakan ın söylem ve demeçlerinin arkasındaki başat güç bu konudan beslenmektedir.
Konuya müslüman kimliğimizle yaklaştığımızda taraf olacağımızdan daha nesnel bir bakış açısı aslında bu durumun normal olduğunu göstermektedir. Tarihi olayları zamanın ötesine veya berisine gitmeden kendi şeffaf duvarının içinde değerlendirirsek; II. Abdulhamit in dindar olması kadar Mustafa Kemal in de seküler bir şahsiyet olması kadar normal birşey yoktur.
Lozan'ın gizli ajandası
Mustafa Kemal in devrimi dine karşı gerçekleştirdiği gerçeği islam ın ve islama ait öğelerin vatanı geriye götürdüğü, muasır medeniyetler seviyesinden geri bıraktırdığı düşüncesinde gizlidir.
Bu dönemde batı ile (özellikle ingiltere) çok sağlam ilişkiler kurulmuş ve bugün ayan beyan ortada olan hilafetin kaldırılması karşılığında ingiltere ve diğer batılı ülkeler 90. yılını kutlayacağımız cumhuriyetin kurulmasına şartlı olarak onay vermiştir.
Kimimiz ''bağımsızlık adına bu tarz tavizler verilmesi normaldir'' şeklinde olaya yaklaşabilir. Ben sadece böyle bir gerçeğin varlığından ve hiç söz edilmemesinden bahsediyorum. Kurtuluş savaşı denilen ''bölgesel çatışmaların'' aslında ingiltere den destek alamayan Yunanistan Krallığı askerlerinin geri çekilme savaşı olduğu gerçeği bugün saygın tarihçiler tarafından kabul edilen ama herkesten gizlenen diğer bir konudur. ingiltere eğer Yunanistan Krallığı Ordusuna desteğine devam etseydi üzülerek söylüyorum ki Cumhuriyet in kurulması büyük bir hayalden öteye gidemeyecekti. Yine kimilerinin ingiltere yi tuşe ettiğimiz palavrasını ulusalcılık perdesiyle sunduğunu görmekteyim. Madem bu kadar güçlü bir haldeydik neden 1918-1923 yıllarında işgal halinde olan istanbul'dan ingiltere yi kovamadık? ingiltere istanbul dan 6 ekim 1923 te çıkmıştır, Cumhuriyet 29 ekim 1923 te kurulmuştur aradaki 23 günün önemine dikkatlerinizi çekmek isterim. Ne oldu da geri çekilmişlerdir burası muamma. Ayrıca milli mücadele nin fitilini ateşleyen Mustafa Kemal, pusulası bozuk bandırma vapuru ile boğazları büyük zırhlılarla tutulan istanbul dan samsun'a elini kolunu sallayarak gitmesi ortada bir savaşın değil bir müzakerenin olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Edindiğim tespitlere göre Çanakkale savaşları ve cumhuriyet dönemi çatışmalarının karıştırıldığını görmekteyim. Kişisel kanım; Çanakkale savaşlarının Osmanlı Tebaasının islam ve hilafet sancağı için vermiş olduğu mücadele şeklindedir. Çanakkale I. Dünya Savaşı nın bir cephesi ve Osmanlı Ordusunun yurdunu kahramanlıklarla savunma mücadelesidir.
Kur'an-ı Kerim tilaveti ile kurulan I. Meclis
Dikkatinizi çekti mi bilemiyorum 23 nisan 2012 kutlamalarında Başbakan, meclis başkanı ve Ak Parti kurmayları tarafından I. meclisin açılışına epeyce atıfta bulunuldu. Bu kısa süreyi Hükümet kurmaylarının önemseme nedeni bu açılış esnasında Mustafa Kemal'in gayet pragmatist şekilde meclisi cuma günü dualarla, Kur'an-ı Kerim tilavetiyle açmasıdır. Bunun nedeni kendisine muhalif olan kişilerin varlığı, dindar kanaat önderlerinin desteğini alarak güçlenmek istemesi ve sert bir geçiş için yeterli olanakların bulunmamasıdır. 1924 yılının sonuna kadar Mustafa Kemal in ağzından islam ve islami öğeler düşmemekte her seferde bu yönde açıklamalar yapmaktadır.
Aynı Mustafa Kemal iki yıl sonraki meclis açılışında dua etmek için ellerini kaldıran hocaya; biz bu savaşı dua ile değil mehmetçiğin kanı ile kazandık diyecektir.
Birbirinden oldukça farklı Mustafa Kemal demeçlerine bakalım;
''Bizim dinimiz en mâkul ve en tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lâzımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.'' (1923)
Bizim devlet idaresindeki ana programımız Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler , idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla (kur-an-ı kerim kastediliyor) asla bir tutulmamalıdır. Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. (1938 yılı son meclis açılış konuşması)
Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa halkın menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine, islâmın menfaatine uygunsa kimseye sormayın. O şey dinîdir. Eğer bizim dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı mükemmel olmazdı, son din olmazdı. (1923 yılı Atatürkün Söylev ve Demeçleri II, S. 127)
the biography of the founder of modern turkey adlı kitabının 463. sayfasında Andrew Mango Mustafa Kemal ile yaptığı söyleşiye şu şekilde yer veriyor;
''benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir; âdeta halkı bir kapana kıstırırlar. benim halkım demokrasi ilkelerini, gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir. batıl inançlardan vazgeçilmelidir. isteyen istediği gibi ibadet edebilir. herkes kendi vicdanının sesini dinler. ama bu davranış ne sağduyulu mantıkla çelişmeli ne de başkalarının özgürlüğüne karşı çıkmasına yol açmalıdır."
remzi kitabevi tarafından yayımlanan türkçe çevirisinde mevzu 532. sayfada yeralmaktadır.
Görüldüğü gibi Cumhuriyetin ilk yıllarında gerçekleşen camilerin ahır yapılma, 18 yıl türkçe ezan okutma, sarıklı ve cübbeli diye insanların boynuna yağlı urgan geçirme, herkesi türk kabul etme, başı örtülü diye devlet dairelerine alınmama hikayelerinin bu topraklarda bir zemini vardır. Öyle bir zemindir ki çürük binanın yıkılmış olmasına rağmen alttaki blokaj halen durmaktadır.
O blokaj Kemalizm dir.
Bugün pagan hükümdarları bile kıskandıracak ölçüde inşaa edilen Anıtkabir de yine sadece pagan kültürlerde yeralan rölyefler, heykeller, mozole ve anı defteri gibi semavi dinlerde asla yeralmayan unsurlar bulunmaktadır.
Herkesin ağzındaki baklayı yakın bir zamanda çıkarıp camilerin neden ahıra çevrildiğinin çıkış noktasını ''cesurca'' dile getirmesini diliyorum. ''Dini olmayan'' hatta ''bütün dinlerin yerin dibine batmasını'' isteyen bir kişinin camileri ahıra çevirmesinin, hocaları asmasının, güçlendikçe islami unsurları yoketmeye çalışmasından daha normal birşey yoktur.
Hatta Camiden müzeye cevrilen Ayasofya nın Fatih Sultan Mehmet Han tarafından yazılan vakıf senedinde ki ''Allah'ın, Peygamber'in, Meleklerin bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun'' şeklindeki bedduasını haketmesinden daha normal birşey olduğunu zannetmiyorum.