gökten indiği sanılan kitapların dogmaları

entry64 galeri video4
    14.
  1. 1-kuran, içinde yazan ayetlere göre gökten indirilmemiştir.

    Nisâ 153 Ehl-i kitap senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Onlar Musa'dan, bunun daha büyüğünü istemişler de, "Bize Allah'ı apaçık göster" demişlerdi. Zulümleri sebebiyle hemen onları yıldırım çarptı. Bilahare kendilerine açık deliller geldikten sonra buzağıyı (tanrı) edindiler. Biz bunu da affettik. Ve Musa'ya apaçık delil (ve yetki) verdik.

    işte atatürk'ün dogmatik olduğunu söylediği kuran değil, kuran'ın gökten indiğini zannedecek kadar kuran bilgisinden yoksun ama yine de kuran'a inandığını düşünebilen bazı kişilerin, gerçeğe de dine de aykırı dogmatik inançlarıdır. islam aslı itibariyle, atatürk'ün de sözlerinde görülebileceği gibi akıl ve mantık dinidir ve bu yüzden dogmatik de olamaz.

    2-atatürk elbette marksist teorinin tarihsel gelişim ve üstyapı-altyapı ilişkilerine dair iddialarını gayet iyi biliyordu.

    "Üretim ve üretim araçları bireysel vasfı kaybederek ortak olmaktadır. Fakat onların mülkiyeti bu gelişmeye tabi ortak olamamış, bireysel ve kişisel kalmıştır. Cihan inkilabı işte bu gayrı tabilikte çıktı. Bu ihtilalin müdafa ettiği dava şudur:

    "Üretim ve üretim vasıtalarını, gelişme ortak bir hale getirdi. Bu ortak mesai ve teşkilatın menfaatı da ortak olmalı şahsi olmamalıdır. Hiç şüphe yoktur ki bu dava haklıdır. Çünkü üretim müesseselerinin şahıslar elinde kalması, makineler sayesinde çoğalması lazım gelen refahı akamete uğratıyor. Fabrikatörler çoğunlukla insanlığa faydalı olan şeyleri değil, çok para eden maddeleri üretmeye çalışıyorlar. Tacirler, stoklarını memleketin muhtaç bölgelerine değil, çok para eden yerlerine taşıyorlar. Bankaların sermayeleri insanları sefaletten kurtaracak zeminlerde, insanların hayrı için değil vurgunculuğun çok olduğu yerlerde sarrafların menfaatleri için işletiyorlar." 1921 tarihli hakimiyeti milliye gazetesi yazısından.

    toplumsal gelişimin yasalarını bildiği için bu yasaları halk için en iyi olacak şekilde kullanmaya çalıştı. (yanlış anlaşılmasın, "atatürk marksist idi" veya "marksizmin her iddiası doğrudur, atatürk'de bu iddialara katılıyordu" gibi bir şey söylemek mümkün değildir. ama atatürk'ün yukarıdaki sözünden de anlaşılacağı gibi tarih içindeki toplumsal yapı ve değişimin ekonomik yapı ve değişim tarafından belirlendiği temel tezine atatürk de katılıyordu ve kapitalizmi eleştiriyordu.) türkiye feoadal bir tarım toplumuydu. yukarıda özetlenen üretimin ortaklaşması için önce endustrileşme ve uzmanlaşma lazımdır. bundan önce yapılacak her sosyalizm denemesi ya altyapının müsait olmaması nedeniyle başarısız olacak, ya da devlet zoruyla, asıl amaç olan refah ve özgürlüğe tezat oluşturacak bir şekilde ayakta tutulmak zorunda kalınacaktır. atatürk, üretim araçlarının ve bunların faydalarının ortaklaşması aşamasının sscb tipi devlet kapitalizmiyle sağlanmaya çalışılmasının esas amaç olan gelişimle ve refahla da tezat oluşturacağının farkındaydı. çünkü bu tip rejimler girişim hürriyetini de kısıtlayarak şahsi ve toplumsal gelişmeye, refaha engel olacaktı. bürokratorya diktatorluğu toplumsal gelişimde bir aşama olamazdı. zaten gördük ki abd devletiyle arasındaki çelişki zayıfladığında komünist rusya da çöktü. anlaşıldı ki sscb'yi ayakta tutan teorideki gibi ekonomik altyapı ve üretim ilişkileri değil, ulusal güvenlik ve rekabet refleksleriydi. tam liberal ekonominin toplumsal çıkarı maksimize edeceği iddiası da açıkça saçmaydı.

    işte bu nedenlerle, hem endustrileşmek, hem girişim özgürlüğünü korumak ve hem de bu arada kapitalistlerin çıkarlarının halkın çıkarlarından daha üstün tutulmasını engellemek için bize özgü devletçilik sistemi kurgulandı. belirgin sınıfların olmadığı o günün tarım toplumunda devlet hiçbir sınıfın devleti olamazdı, sınıfçılık gerçek ekonomik bir temeli olmayan siyasi amaçlı bir bölücülükten başka bir şey de ifade etmezdi. bu yüzden de sosyal ve ekonomik eşitliğin korunup geliştirilmesi için de halkçılık ilkesi kabul edildi ve sanayileşme aşamasının mümkün olan en hızlı bir biçimde ama en az sosyal sorunla ilerlemesi istendi.

    3-yani üretim ilişkilerine tamamiyle dokunuldu. tarım toplumundan, devlet ve özel sektör işbirliğiyle sanayi toplumuna geçiş yaptırıldı. bu arada yakın zamana kadar işçi sınıfının bizde asla batıdaki veya çin'de yapılanlar gibi sermaye birikimi uğruna suyu çıkarılmadı, çünkü önce halkçılık ilkesi, sonrasında da bu çekirdekten doğan sosyal devlet ilkesi dolayısıyla, ne kadar sermaye birikimine ihtiyaç olursa olsun işçiler nispeten korunup kollandılar. bu yüzden de bizde 80 öncesi sol hareketler, 68 kuşağı, emek ekseninden çok abd emperyalizmine karşı çıkış ekseninde gelişti ve hiçbiri kemalizme bugün yapılanlar gibi cahilce eleştirilerde bulunmadırlar. (ilginçtir 80 sonrasında da solculuğa emperyalizm gibi emek sömrüsü de unutturuldu, kürtçülüğe dönüştürüldü)

    üretim ilişkilerine dokunulup dokunulmadığını anlamak için önce türkiye'nin cumhuriyet'in ilk dönemlerindeki üretim yapısını, sonra atatürk döneminde yapılan ve yabancılardan alınarak kamulaştırılan ekonomik değerlerimizi araştırın. türkiye'nin abd'nin ve avrupa'nın krizle boğuştuğu 1929 krizi sonrası dahil nasıl büyüme rekorları kırarak sanayileştiğini görün. tarımla gerçekleşmedi o rekor büyümeler. ayrıca bu yazıdaki bütün iddialarıma atatürk'ün sözlerini araştırırsanız referans bulabilirsiniz, uzatmak istemiyorum.

    4-atatürk üstyapıya dokundu çünkü üstyapı zaten arap kültürünün etkisiyle şekillenmişti. yani evet şapka bizim kültürümüze özgü değildi ama fes de değildi ki. yeni devlete yeni bir ulus, yeni ulusa yeni bir kimlik lazımdı. bize ait olan her şeyi koruduk ama zaten bize ait olmayan şeyleri neden daha ileri bir sosyo-ekonomik ve teknolojik gelişmişlik aşamasında olan batıdan almayalımdı? ayrıca bu entegresyon bir noktada ekonomik ve sosyal gelişmeye de hizmet edecekti. bugün latin harflerinin kabul edilmesinin dış ticarette, bilim ve teknolojide fayda sağlamadığını hangi aklıbaşına kişi inkar edebilir ki? batı müziğine öyle ya da böyle aşina olman bile seni uluslararası ilişkilerde "diğerlerinden" bir adım öne çıkarıyor. ayrıca öyle zannediyorum ki, atatürk tarihsel gelişimi çok iyi okuduğundan, emperyalizmin ekonomik çelişkiler yerine kültürlerarası çatışmayı koyacağını, bunun yeni savaşlarda halkın desteğini almak için kullanılacağını da öngörmüş ve savaştan yeni çıkmış türkiye'yi korumak istemiş olabilir. kamuflaj bir savaş taktiğidir, bunu da düşünmek lazım. sonuçta zaten bizim ulusal üstyapımıza ait olmayan, halkımızın arasından çıkmamış, arap kültüründen gelme şeylerin yerine veya da öz değerlerimize ilave olarak batıdan üstyapı ithal etmenin zararı yoktur, faydası olmuştur.

    5-inkılapçılık ilkesi dogmatizmle çelişiktir ve bu yüzden de gerçek atatürkçüler dogmatik olamazlar. ayrıca cahillerin yanılgısına rağmen mustafa kemal atatürk yenilmedi. tarihsel ve mekansal kısıtlar içinde yapılabilecek en iyi şeyler yapıldı. şu anda da herşey öngörüldüğü gibi gidiyor. (bkz: gençliğe hitabe)
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük