aşk mektupları cüretkârdır en başta. çünkü o en güzel cümlelerin en dokunaklı yerinde sevdiğinin hayal kırığı bakışlarıyla karşılaşma olasılığın yoktur mesela. yada büyük bir cümlenin, içinden defalarca prova ettiğin yerinde sözünün kesilme olasılığı da yoktur. sen nasıl hayal ediyorsan sevdiğini o mektubu okurken, öyle söylersin içindekileri. aşık da sensindir yazarken, maşuk da sen bu yüzden cüretkârdır her şeyden önce aşk mektupları. sakınmaz en patavatsız cümlelerini.
aşk mektupları bir o kadar da acizdir aslında. defalarca yırtıp atılır kağıtlar, hiç olmadı üstü çizilir bunu temize çekerim niyetiyle. çünkü yazan bilir ki ne yaparsa yapsın, ne kadar hayal ederse etsin, yetmeyecektir cümleleri içindekini anlatmaya. insan kalbini de söküp koyamaz ya kağıdın üstüne koca evrende o küçücük aşkına yaklaşmaya çalıştırır cümlelerini, bir tanrı misafiri çekingenliğiyle ve dünyanın en gururlu acziyetiyle.
aşk mektupları yıkıcıdır. çoğu zaman bir son hamledir çünkü ve bu yüzden umursamaz ardını, ötesini, berisini kaybedecek bir şeyin kalmadığı anlardır onlar, bilir misiniz siz? o güne kadar susulmuş şeyleri bütün duvarların üstüne salıp deviriverir. artık yeni sınırlar çizer aşk mektupları, yeni çizgiler çizer, kendi dünyasında.
aşk mektupları melankoliktir. hani canlanıp beden bulsa sen ben gibi; elinde rakısı (yok yok şarabı galiba), deniz kenarında ateşini yakmış, taşa oturmuş, mehtabı izleyen bir adam oluverecek öyle. derdi yok, tasası yok sanki bütün o büyük sözleri eden o değilmiş gibi. tek derdi biraz şarap, biraz deniz, biraz zaman ve çokça aşk
aşk mektupları bir adım daha atsak sanki her şey düzelecektir.
aşk mektupları sabır işidir.
aşk mektupları bir mücadeledir, en başta kendinle.
aşk mektupları eskidir, kirlenmemiş olandır eskilerden.
aşk mektupları bir güvercinin ayağına iliştirilmiş şiirlerin şairleriyle dost kılar seni.
aşk mektupları sarı kokar.
aşk mektupları el yazısıdır, elin yazısıdır.
ve en nihayetinde aşk mektupları kalbinin ipotek senedidir, sevgiliye