futbol topunu mermi olarak atabilen ak47 icat edip kaleyi taradık ama anladık ki bal kurşun geçirmiyormuş. ibrahim tatlısesin kafasına yediği ak47 kurşunundan ölmediğine ne kadar şaşırdıysam fenere kaybetmemize o kadar şaşırdım. uzun lafın kısası aslanlar elinden geleni yaptı. tamam 1-2 pozisyonda beceriksizlik vardı tamam 1-2 pozisyonda volkan iyiydi ama kardeşim girmedimi girmiyor işte be. sebep oluyor bazı şeyler. zieglerin gol vuruşu müthiş bir beceri içermiyordu mesela omuz omuza mücadele de vurdu kaleye doğru gol oldu. ondan önce araya alex'in uzattığı top beceri zieglerin vuruşunun girmesi şans. girmese kimse niye girmedi diye şaşırmazdı herhalde ama aydının pozisyonuna şaşırdık zımba gibi vurdu girmedi. böyle iştahlı, istekli oynarsan şansı bile tersine döndürürsün aslanım sen bildiğin yoldan şaşma yürüyedur...
bu arada maçla ilgili bir şeye değinmeden geçemeyeceğim. ben eskişehirliyim maçı da eskişehir barlar sokağında izledim. kendini eskişehirsporlu zanneden ve macera arayan üç-beş ergen toplanıp barlar sokağını bastı. maç izleyenlere sataştılar. gerçi anında müdahele edildi büyük bir tatsızlık çıkmadı ama o hengamede sokakta oturan ben barın kepenkleri kapatıldığı için golü göremedim. bir çok insan yanında gs-fb forması giymiş kız arkadaşlarıyla kaçışmak zorunda kaldılar. birinin bu ergenlerin kulağını çekmesi, anlatması lazım insanlığın nasıl bir şey olduğunu. ben eskişehir çocuğuyum eskişehirspor-galatasaray maçlarında ikiye bölünmek dışında ayrı ayrı desteklerim ikisinide. çünkü biri doğduğum şehrin takımı. amigo orhanı dinlediğim büyüklerimden, bando esesin espanasından, taraftarının trabzon maçında trabzonspor forması giymiş şehirde gezen trabzonluyla selamlaştığını görmemden geliyor ona sevgim. nasıl sevmem ben esesi. diğeride galatasaray ben 4-5 yaşlarındayken şampiyon klüpler kupasında yarı final oynamış maçlarını babamla izlerken spikerlerin ağladığını duymuşum, bir çocukluk hayali gibi gözümün önünde. 7-8 yaşında herkes hezimet beklerken alex ferguson gol attığımızda bile bıyık altından gülerken, suratını maç sonu şeker pancarına döndürdüğünü görmüşüm. uluslararası arenada en üst düzey futbolun oynandığı avrupa kıtasında 14-15 yaşındayken yüzümü güldürmüş, kimsenin hayal etmediğini çok zor şartlar altında başarmış. nasıl sevmem galatasarayı. ha bide eskişehir misafirperver bir şehir be kardeşim. biz 200 binin üzerinde öğrenciyi misafir ediyoruz şehrimizde. kardeş gibi davranıyoruz annelerimiz fazla yemek yapıp aman onlar bekar yapamaz, öğrencidir belki cebinde harçlığı yoktur diye götürmüyorlar mı. öğrenciler o kadar seviyorlar ki çoğu kalıyor buralı oluyor. böyle güzel bir gidişi sen; sırf geldi sevdiği takımın maçını izledi/formasını giydi diye; bozma hakkını kendinde nasıl buluyorsun.