hayatında hiç bir işi rast gitmeyen insanın anı defterinden anılardır.
güne bu sefer iyi başlayacağımı umuyordum. hava güzeldi, kuşlar cıvıldamaktaydı. "vay be" dedim içimden. demek ki bugünüm sıkıcılık,boğuculuk ve şanssızlıkla geçmeyecekti. çünkü şartlar onu gösteriyordu. böyle bir havada insanın başına nasıl bir şanssızlık gelebilirdi ki? üzerimdeki gribin verdiği kırgınlığını bile alıyordu bu hava.
camı açıp, derin bir nefes aldım, kuş cıvıltılarının yanında uzaktan asfalt delicisi sesi ve aynı zamanda adam sesleri geliyordu. anlaşılan doğalgaz çalışmaları devam ediyordu. çalışmalar bizim sokakta olmadığı için beni fazla ırgalamazdı. kahvaltı etmeye fazla vaktim olmadığı için güne bir kase corn flakesve sütle başladım. çokokrem olsa belki en tatlı sabahlar çokokremle başlayacaktı ama corn flakes de iyiydi. her neyse yiyeceğimi yiyip derse gitmek üzere evden çıktım.
hergün minibüse bindiğim köşeye döndüğümde ne göreyim? o köşe kazılmış; yol taşıt trafiğine kapatılmış. saatime baktığımda derse 15 dakika kaldığını gördüm. içimdeki ders aşkı artık derse yetişme aşkına dönüşmüştü, hatta minibüse binebilme aşkına...
bir üst sokağa çıktım, buralar da kazılmıştı. bizim sokağa geri döndüm,buradan da minibüs geçmiyordu. o sokak bu sokak derken dersin başlama saati geldiğinde ben hala minibüse binmemiştim. en sonunda anayola kadar yürüdüm, oradaki durakta biraz daha bekledikten sonra minibüs geldi ve bindim.
güne mükemmel başlamıştım. sonbahar serinliğinden dolayı üzerime aldığım uzun kollu sweat shirt üzerime terden yapışmıştı. meğer hava cıvıl cıvıl falan değilmiş, insanı hasta etme havasıymış. serin zannettiğim havada hafif güneşin altında minibüs koşuşturması esnasında ter içinde kalmıştım. geçmişler ola...derse yaklaşık yirmi dakika geç kalmıştım. ders aşkıyla geldiğim dersi, başını kaçırdığım için hiç anlayamadım. bir buçuk saat orada boşu boşuna oturdum. terim soğudu...
bu dersle bir sonraki dersim arasında iki saat boşluk vardı. arkadaşlarımla muhabbet ederek ders aşkıyla o dersi de bekledim. bölümümüz çok kalabalık olduğu için hocamız dersi başka bir sınıfta yapmayı önermişti. onun söylediği sınıfa gittiğimizde bu sınıfın diğer sınıftan çok daha küçük olduğunu gördük. ortam belediye otobüsünden farksızdı. şaşılacak şey ama ülkemin köklü sayılabilecek bir üniversitesinde yirmi kadar kişi ayaktaydı. öğretim üyesi geldiğinde sorunun çözüleceğini düşündük ama nafile. kadın utanmadan "konuşmadan,dinleyin,yok başka sınıf, ne yapabilirim" diyerek sınıfı payladı. ya bu kadında kafa çalışmıyordu ya da eziyet çektirmeyi seviyordu. çünkü diğer sınıf buraya göre daha büyüktü. on dakika kadar dayanmaya çalıştık ama dayanamadık, dersten çıktık.
ders dinleme aşkıyla geldiğim bu derse de girememiştim.
minibüse atlayıp eve dönmek istedim artık. bindim minibüse. tuvaletim vardı. önce elimi yüzümü yıkamak istedim ama doğalgaz çalışmaları nedeniyle patlayan borular yüzünden sularımız kesikti. tuvalete de gitmedim. iki saat kadar tuvaletimi tuttuktan sonra sinirle pis yüzümü yıkadım ve ihtiyacımıda giderdim. suların kesikliğinde bulaşık yıkayıp yemek de yapamadığım için yine ekmek arası bir şeyler zorunda kaldım. gerçekten çok güzel bir gündü.
"bu hikayedeki kişiler,yerler ve olaylar tamamen gerçektir"