"Barışı kim istemez, kim korkar barıştan?
Savaşın girdiği yere suyun durusu,
Ekmeğin buğusu, gülün kokusu girmez.
Savaşın girdiği yere ışık da,
Sağlık da, varlık da girmez.
Savaş suyu da, gülü de, ekmeği de çürütür.
Savaş karanlık, hastalık, yokluktur.
Savaşta eşitlik, adalet ve özgürlük suçtur.
Oysa her şey herkes için, her şey yaşamak içindir.
Onurlu barış tam da bunun içindir.
Dağlarımız gözünü kırpmadan nicedir barışı bekler ayakta.
En açık en sade olanı.
Biz insanlar daha dik, daha alnı açık,
Dağ ateşi bir yürekle yakışmalıyız barışa.
En az dağlar kadar, barışa..."
Dağlarının çiçeği, anasının göçeği.
Ne bilsinki kırılacak ah yaşamak isteği.
Zalimce koparıldı taze bahar isteği.
Kızın adı Ceylandı, zalimlerce avlandı.
Bu amansız vahşete, gözleri dehşet kaldı.
Karnı yok, ayak sağlam, dönenemiş evine.
Cambaz mezrasında gün, bulut çekmiş yüzüne.
Sifan köyünde güneş, bulut çekmiş yüzüne.
Kızın adı Ceylandı, zalimlerce avlandı.
Bu amansız vahşete, gözleri dehşet kaldı.