--spoiler--
Hayatımızda ki belli insanları kaybettiğimizde, belli yerlerden, topluluklardan mahrum edildiğimizde basitçe geçici bir şeye katlandığımızı, yasın biteceğini ve önceki düzenimizin onarımının gerçekleşeceğini hissederiz. Oysa bunun yerine katlandığımız şeye katlandığımız da, kim olduğumuzu ortaya çıkaran bağlılıklar olduğunu gösteren bir şeyler açığa çıkar. Bu sadece burada bağımsız varolan bir '' ben '' in basitçe oradaki '' sen '' i kaybetmesi değildir. Özellikle '' sana '' olan bağlılığım beni '' ben '' yapan bir şeyin parçasıysa. Bu koşullar altında seni kaybedersem, sadece kaybın yasını tutmakla kalmam, aynı zamanda kendi kendime tanımaz hale gelirim. Sensiz artık '' ben '' kimdir ki. Bizi oluşturan, inşa eden biz yapan bu bağları yitirdiğimizde, kim olduğumuzu ya da ne yapacağımızı bilmeyiz.
Bir yanda '' sen ''i kaybetmenin, sadece '' ben '' im eksik kalacağım keşfini getirdiğini düşünürüm. Öte yandansa, belki de '' sen '' de kaybettiğim şey, kelime dağarcığımda halihazırda bir kelimeye denk gelmeyen o kayıp, sadece sana veya sadece bana karşılık gelmeyen bir ilişkiselliktir, ve hatta belki de bu '' şey '' tüm bu terimlerin birbiriyle farklılaştırdıkları ve ilişkilendirdikleri bağın ta kendisidir...
--spoiler--