atatürk tarafından getirilen musevi bilim adamları
Avrupa'daki nazi zulmünden kurtarılarak Türkiye'ye getirilen ve Türk Üniversitelerinde yıllarca ders verip modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kilometre taşlarından biri olan bilim adamlarıdır.
Atatürk'ün bilime verdiği değerin en önemli göstergelerinden biri de bu bilim adamlarına verilen maaştır.
Türkiye'de bir profesör 150 lira aylık alırken, yabancı profesöre 500-800 lira aylık verildi. bu miktar, milletvekili maaşlarının üç katıydı.yoksul bütçeye karşın bu denli yüksek ücret ödenmesi, o günkü yöneticilerin bilime ve aydınlanmaya verdikleri önemin bir göstergesiydi.
işte o dönem nazilerden çekindikleri için Medeni Avrupa tarafından kabul edilmeyen, ingiltere ve Fransa'nın "vizeleri yok" bahanesiyle geri çevirdiği, Abd'nin kabul etmediği, lakin Atatürk'ün talimatıyla kahraman Türk bürokratları tarafından her birinin ayrı birer filmi çekilecek hikayelerle Türkiye'ye getirilen, Türk Milleti'nin eğitimi için Türk üniversitelerinde, müzelerinde, hastanelerinde, laboratuarlarında çalışan bilim adamlarımız;
Ne yazık ki bu bilim insanlarının pek çoğu 1950'li yıllarda Demokrat Parti'nin sağladığı fevkalade demokratik ortamdan ötürü Türkiye'yi terk etmişler, yine Almanya başta olmak üzre başka memleketlerde faaliyetlerine devam etmek zorunda kalmışlardır.
işte çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin yaratıcısı Atatürk'ün her ayrıntısını en ince noktasına kadar düşünerek bina ettiği Türkiye Cumhuriyeti, ve günümüzde Marmaray kazılarında çıkan tarihi eserlere "çanak çömlek" diyenlerin yönettiği Türkiye Cumhuriyeti...
ne acı...
Son olarak T.C Başbakanlık arşivinde bulunan Atatürk'ün Prof. Albert Einstein nezdinde Musevi bilim adamlarını Türkiye'ye davet edişinin ardından, Albert Einstein'in cevabı olan mektupların görselleri ile yazıyı fazla uzatmadan noktalayalım ve birkaç dakika da olsa sizleri dün'ün Türkiyesi ile bugün'ün Türkiyesi'ni mukayese etmeyle başbaşa bırakalım...
--alıntı--
Ben sadık hizmetkarınız Prof. Albert Einstein! Almanya'dan 40 profesörle doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarını Türkiye'de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum.
--alıntı--
Buna benzer bir hamleyi 19. yüzyılda ikinci Abdülhamid Han yapmış, Pastour'ü Türkiye'ye davet etmişti.
işte ikinci abdülhamid han ile Atatürk arasında geçen süreçte üç kıtaya yayılmış Osmanlı imparatorluğu parçalanmış, Abdülhamid Han'ın izinden giden Mustafa Kemal ise Anadolu'nun küllerinden yeni bir millet yaratmayı başarmıştır...