Kenanın anne ve babası yine kavga ettiler; küfür etmekle yetinmeyip, babası anasına iki de tokat patlattı. Kenan lise ikide; içinde öfke var, korku var, kaygı var, yalnızlık var. Evet, yalnızlık var. Kenan bu durumu en yakın arkadaşlarına dahi anlatamadı. Anlatamıyor. Çok ağrına gidiyor bu durum.
Kenan yüzü asık, neşesiz, öfkeli sınıfa girerken kapıda matematik öğretmeni Kyı gördü. Görmemiş gibi yaptı, diğer öğrencilerin arasına karışarak sınıfa girdi.
Matematik öğretmeni sınıfa girince ters ters Kenana baktı. Kenan kendini derse veremiyordu, önüne bakıyor ve annesinin hıçkırıkları, babasının küfrü ve annesine vurduğu tokat tekrar eden bir film şeridi gibi kafasında canlanıyordu. Öğretmen Kenanın ilgisizliğinin farkında yeniden baktı ve Ne anlatıyorum ben, söyle bakalım! diye Kenana bir soru sordu.
Kenan önüne baktı, cevap vermedi.
Öğretmen, sana söylüyorum, sersem adam; öğretmen konuşurken ayağa kalkılır. Oturduğun yerden önüne bakıp durma; ayağa kalk ve soruma cevap ver!
Kenan ayağa kalktı, yine önüne bakmaya devam etti. Kenan sınıf ortalamasında daha uzun boylu olduğu için sınıfın arkalarında oturuyordu. Herkes döndü, ona baktı. Bazılarının yüzünde alaycı bir gülümseme vardı.
Burası sınıf. Dalga geçme yeri değil. Adam gibi dersini dinle. Otur şimdi yerine. Allah boy vermiş ama akıl vermemiş, diyen öğretmen Kenana öfkeli öfkeli baktı.
Kenan oturdu. Ağlamamak için dişlerini sıktı. Önüne baktı. Bir daha hiç tahtaya bakmadı. içinden karar verdi. Bu öğretmen yarın ölse, cenazesine gitmeyecekti. Ondan nefret ediyordu. Kendisi ayaktayken ona alaycı bir gülümseme ile bakanları da unutmayacaktı. Bir fırsatını bulduğunda onların canını yakacaktı. Nasıl olsa sınıfın en güçlü çocuğu sayılırdı.
Matematik öğretmeni K, öğretmenler odasında arkadaşına dert yanıyordu. Asık suratla sınıfa giriyor; bütün ders boyunca önüne bakıyor, ders dinlemiyor. Derdi olabilir! Öğrencinin derdi olur da biz öğretmenlerin derdi olmaz mı? Bizim de kendimize göre dertlerimiz var. Derdim var! diye ben okula asık suratla geliyor muyum? Herkesin içinde rezil ettim. Umarım aklı başına gelmiştir. Herkesin derdi kendine yeter. Hiç kimse onun asık suratını görmek zorunda değil.
***
Kenan yüzü asık, neşesiz, öfkeli sınıfa girerken kapıda biyoloji öğretmeni iyi gördü. Öğretmeni görmemiş gibi yaptı, diğer öğrencilerin arasına karışarak sınıfa girdi.
i. öğretmen öğrencilerinin yüzüne, oturuşuna, dinleyip dinlememelerine dikkat eden bir öğretmen değil. Kenanın asık yüzünün, neşesizliğinin, öfkesinin farkında bile olmadı.
i. öğretmen bu konuda gayet tutarlı. Kendisine sorulduğunda felsefesini şöyle anlatıyor: Herkesin derdi var; iyi günü var, kötü günü var. Kimse benim derdimle ilgilenecek durumda değil, ben de kimsenin derdiyle ilgilenecek durumda değilim. Ben öğretmenim, benim vazifem öğretmenlik yapmak, öğrencileri sınava hazırlamak. Bir öğretmen olarak sınıfa girer, müfredat programına göre anlatmam gereken dersimi anlatırım. Öğrenciliğinin bilincinde olan öğrenci dinler ve benden yararlanır. iyi öğrenci ve kötü öğrenci ben ders anlatırken belli olur; iyi öğrenci dinler, kötü öğrenci kafasını vermez, ilgisizdir.
***
Kenan yüzü asık, neşesiz, öfkeli sınıfa girerken kapıda Türkçe öğretmeni Syi gördü. Öğretmeni görmemiş gibi yaptı, diğer öğrencilerin arasına karışarak sınıfa girdi.
S. öğretmen ders anlatırken Kenanın durgun, gergin, öfkeli ve mutsuz halinin farkına vardı. S öğretmen ders anlatırken öğrencilerin arasında yürüyen bir öğretmendi. Bir ara Kenanın sırasının yanına geldiğinde, Kenanın omuzuna elini koydu ve, Kenan, ders bitince benimle bir dakika ayırır mısın, sana sormak istediğim bir şey var, unutabilirim, lütfen bana hatırlat, dedi ve sonra elini Kenanın omuzunda çekti ve ders anlatmasına devam ederek yürüdü. Ders boyunca bir kez bile Kenanın tarafına asık yüzle, çatık kaşla bakmadı.
Ders bitiminde Kenan S. öğretmenin yanına gitti. S. öğretmen koridorda yürürken başka hiç kimsenin duyamayacağı bir sesle Kenanla konuştu: Sen benim en iyi öğrencilerimden birisin. Senin bir derdin var gibime geldi. Benim sana değer verdiğimi bil; biriyle konuşmak istersen, ben buradayım. Sorunlar olabilir, herkesin sorunları zaman zaman olur. Her şeyi içine atma. Belki benim sana yardımım dokunabilir. Bana güvenmeni istiyorum. Bu dediklerimin üstünde düşün, lütfen.
Kenan gözünde biriken yaşları saklamaya çalışarak S. öğretmene teşekkür etti ve süratle oradan ayrıldı.
S. öğretmen okulun rehberlik bölümüne gitti, Kenanla ilgili herhangi bir bilgi olup olmadığını sordu. Bir bilgi yoktu. Okul yönetimiyle konuştu, onlarda da bir bilgi yoktu. S. öğretmen okuldan Kenanın ev telefonu aldı, evi aradı. Annesiyle konuştu. Kendisini tanıttıktan sonra, Kenan içine kapandı, hüzünlü, kendini derse veremiyor, bana bir şey anlatmıyor, acaba siz nedenini biliyor musunuz? diye sordu. Annesi ağlayarak ailedeki sıkıntılı durumu anlattı.
S. öğretmen anneden rica etti, lütfen aramızdaki bu konuşmadan Kenanın haberi olmasın; bunu bir onur meselesi yaptığı belli oluyor. Ben okulda ona göz kulak olacağım, içiniz rahat olsun, zaman içinde hem benimle hem de rehber öğretmenimizle konuşmasını sağlayacağım. Lütfen elinizden geldiği kadar Kenanın yanında sorunlarınızı tartışmayın, başka bir odaya gidin, orda konuşun, dedi.
S. öğretmen rehber öğretmene durumu anlatır. Rehber öğretmen deneyimli biri olarak Kenanla nasıl konuşacağını bilen biridir. Okul yönetimi durumdan haberdar edilir ve Kenanla rehber öğretmenin danışmanlığı başlar.
Kenanın ailesindeki duruma güçleri yetmez ama S. öğretmen ve rehber öğretmen birlikte Kenanın bu sürecin altında ezilmemesine yardımcı olur ve sonunda Kenan yaşama daha dirençli ve olgun biri haline gelir. Derslerinde en yüksek başarılar elde edemese de, sınıfta kalmaz.
***
Üç tür öğretmenden söz ettim:
K öğretmen, korku kültürünün öğretmenidir, bütün derdi öğrenciden daha güçlü olduğunu göstermektir.
i öğretmen, işine odaklanmış öğrenciye ilgisiz öğretmendir. işini yapar, daha fazlasına karışmaz.
S öğretmen, sevgi ve saygı değerini yaştan öğretmendir. Öğrencinin gelişimi, kendini anlaması, hayata hazırlanması onun için sınava hazırlamak kadar önemlidir.