bilmediğimiz bir zamanda
her şeyi bilen
varmış birileri
biz kundakta
beyaz kundakta kıpkırmızı
olmayı beklerken
biri
ayarlamış her şeyi
sanki dolmuşuz kanallara
yok hiç kimsenin
haberi ötekinden
ayaklarımıza düşmedikçe ay
farketmeyeceğiz belki de geceyi de...
bilmedğimiz bir zamanda acımadan
bir yumruk tepemizde, patlamış bir nar
savrulmamızı bile kontrol etmiş bir el
sen şuraya sen şuraya
yavaş yavaş anlıyoruz
buna yaşlanmak diyorlar
acı çekmek mi
bize bağışlandığı kadar
tane olmayı bile özleyen
kırıntılarla...
tane tane etmişler hepimizi
sonra sen bir tanesin demişler!
akar kanımız akar, derler o zaman da
şurup sanaayimiz gelişiyor...