zeki demirkubuz yeni film yapmış, çabuk gidip izleyelim diye kuzenimi peşimden sürükleyip ankara "büyülü fener"de izlediğim, şahsen estetik ve sanatsal olarak tatmin olamadığım, meselesi yüzünden fazlada eleştirmek istemediğim filmdir. Tabi bu iyi film olduğu anlamına gelmez.
zeki demirkubuz'un hakkında şöyle bir röportaj vermiştir:
--spoiler--
Yeraltı filmi, Ankarada geçen bir hikaye. Çevresi ile uyumsuz bir ilişkisi olan Muharrem karakterinin varlığı/yokluğu ekseninde bir film. Dostoyevskiye atıf yapılmasaydı, kendi halinde, vasat bir film diyebilirdik. Ne karakterlerin geçmiş ve/veya geleceğine dair bir açılım, ne sinema estetiğine dair heyecan uyandıracak bir çalışma ve ne de izleyiciyi koltuğunda rahatsız edecek herhangi bir artistik kışkırtma sözkonusu, filmde.
Bu durumda veya doğal olarak Dostoyevski bağlantısının peşine düşmek gerekir. Ancak, filmi izlediğimde bu şaka olmalı diye düşündüm. Çünkü, 17 yaşımda devrimci bir metin olduğunu düşünerek okumuş olsam da, Yeraltından Notlar ilk okuduğum Dostoyevski olarak hafızamda duruyordu ve izlediğim filmle herhangi bir alakası yoktu.
Çernişevski'nin Nasıl Yapmalı romanına rakip olarak gösterilen, modernleşme adına ne varsa herşeye muhalefet eden, bilimsel akıl karşıtı, Nietzsche'nin tanımıyla isanın haçlanmasını kendi suçu olarak kabul edip kendisini cezalandıracak kadar iyi hristiyan, yani aşağılanmayı arsız bir zevk nesnesine dönüştüren pasif karakteri yerine, Engin Günaydın'ın harika oyunculuğunda hayat bulan, okul arkadaşlarına cezalar vermeyi kurgulayan, yüzlerine karşı küfürler savuran, evin hizmetçisine sevdalısına nasıl davranacağına dair akıl veren, saldırgan ve aktif Ankaralı Muharrem'i nasıl ve hangi çerçevede serbest uyarlama olarak kabul edecektik? Ben yaptım deyince, oluyor muydu?
Film hakkında yazanların pek çoğunun Dostoyevski'nin eserini tanımadığı yazılarından anlaşılıyor. Yönetmenin serbest uyarlamaifadesi onlar için de, olayın savsaklanmasına vesile oluyor. Ancak, bu durum Zeki Demirkubuz'un filminin Dostoyevski'nin eseriyle herhangi bir bağının olmadığı gerçeğini değiştirmiyor. Araya konmuş, aşağılanma durumunu belirten iki replik de olayı kurtarmaya yetmiyor.
Hayranı olduğunu her fırsatta belirten Demirkubuz'un geç romantik dönem yazarı olarak Dostoyevski'nin yazın kurgusunu, hikaye anlatma tarzını ve karakterlerinin yapısını bilmesi gerekir. Ana karakter ve yardımcı karakterler ayrımı yapmadığını, büyük felsefi sorunları karakterlerine yaşattığını ve insanlığın hikayesini anlattığını neredeyse her Dostoyevski seven okur bilir.
Ancak, bu unsurları Yeraltı filminde göremiyoruz. Demirkubuz'un neredeyse anti-kahraman diyeceğimiz baş karakterinin yanındaki diğer rollerin hiçbirisi çalışılmamış, hatta öne çıkmaları yönetmen tarafından bilinçli olarak engellenmiş diyebiliriz. Aynı şekilde, kişisel bar tarih olmaktan öteye gidemeyen hikayenin önümüze koyduğu herhangi felsefi bir sorun da yok. Tersine, Demirkubuz'un postmodernizmin mesaj yok kaygısından muzdarip olduğunu söylemek, daha doğru bir tanımlama olacaktır.
Fyodor Dostoyevski modern yazın sanatının yolunu açmış, sanat üretimini biçimlendirmiş bir büyük ozan. iki cümle ile sanatçıyı anlatmay iddiasını taşımak yüzbinlerce sayfalık Dostoyevski incelemelerine emek verenlere hakaret olurdu. Ancak, dünyanın en önemli Dostoyevski araştırmacılarından birisi olarak kabul edilen Michail Bakhtin'in yaklaşık yüz yıl önce yaptığı tespitleri kaynak olarak kullanabiliriz. Buna göre, Dostoyevski yazın sanatına polifonik yapıyı getiren kişidir. Bakhtin çoksesli tanımı ile, karakterlerin hikayede eşit ağırlığa yakın yer almalarını, yazarın bunlardan herhangi birisini sevmemesini kasteder. Romanda çokseslilik, hikayenin kendisine odaklanmayı olanaklı kılar.
Dostoyevski'nin sanatını öncelikle ideolojik duruş belirler. Yazar, büyük sosyal ve kültürel çalkantıların beşiği haline gelmiş Avrupa'ya Rus karakterleri ve hikayeleriyle cevap verir, adeta. Sadece Yeraltından Notlar değil, Dostoyevski'nin tüm eserlerinde dünya görüşü olmayan karakteri yoktur, neredeyse. Karakterlerini güçlü ve evrensel yapan da onların dünya, insanlık ve gelecek hakkında sahip oldukları fikirleridir.
Zeki Demirkubuz'un karakterlerinde ise, Dostoyevski'nin, ama özel olarak da Yeraltından Notlar öyküsünün karakterleriyle benzeşik bir yanı yok. Fikirsiz, hatta fikir hırsızı arkadaşlar, kiminle yatacağına nasıl karar vereceği dahi belli olmayan kadınlar ve en önemlisi, gerici, kaybolan eskiyen bir dünyanın değerlerine aşırı bağlı karakter yerine, doğruluğu aktif olarak savunmaktan çekinmeyen, dürüstlük/yalakalık ekseninde ahlaksal merkezi temsil eden Engin Günaydın. Sanırım, Dostoyevski Dostoyevski olalı böyle bir yanlış okuma kurbanı olmamıştır.