uludağ sözlük fakyü dergisi sayı bir sütyen

entry41 galeri
    32.
  1. kopça

    sıradan bir günün sıradan akşamüstüsünde, kaldırım parkelerinin çizgilerine basmamaya özen göstererek sürüklüyordu bedenini; nereye gidiyorum? diye sormaksızın. telaşla yürümediği, acele etmediği besbelliydi; bir planının olmadığı buradan anlaşılıyordu. bir süre seyrettim, önümden geçerken kokusunu bir olta kancası gibi dudaklarımın bitiştiği yere saplayan kadını; makara dönmez oldu, misina bitti, sürüklenmeye başladım peşinden çaresizce.

    yürüdük, yanyanaymışız gibi, kolkolaymışız gibi; dakikalarca yürüdük. ayakkabısının topuklarından çıkan ses metronomdu sanki ve biz de birbirinden bağımsız notalardık; hiç bitmeyecek romantik bir şarkı gibiydi her şey; yürüdük.

    zaman zaman yavaşlıyordu. ve genelde mağaza vitrinlerinin olduğu yerlere denk geliyordu bu; hatta bir iki yerde tamamen durduğu da oldu ancak 2 saniye bile sürmedi dinlenme faslı; yürüdük.

    topuk sesleri daha uzun aralıklarla gelmeye başladı; daha uzun, daha uzun... ve durdu. 5 saniye oldu, hala duruyordu. dakika oldu hala... bu seferki mağaza vitrini bir şekilde tutuyordu; eğildim baktım, bir kadın içgiyim mağazasıydı bu çok beklediğimiz durak. içeriye yöneldi, surat ifadesi yok gibiydi. içeriye girdiğinden olsa gerek, kokunun, oltanın ve hatta kancanın da tesiri azaldı; bir an çevreye baktım; ne kadar kalabalıktı. oysa ben bir saattir sadece o ve ben yürüyoruz sanıyordum.

    elinde süslü bir poşet; çıktı; kokusu genzimi yaktı. kancayı hatırlattı bu bana; dudaklarım sızlamadı değil; seve seve sürüklenmeye devam ettim peşinden.

    kafamdaki romantik algıyı biraz olsun yıkmıştı sütyenci poşeti. aklıma mani olamıyor, hangi renk aldı, hangi beden aldı gibi sorularla boğuşuyordum. ilk kez vücudunu süzdüm; asimetrik kesilmiş düz saçlar, düzgün omuzlar, harika bir bel kıvrımı, enfes kalçalar ve topuklu ayakkabının taşımaktan onur duyduğu kusursuz bacaklar...

    kafamı kaldırmaya çalışırken bluzunun kabarmasına neden olan kopçaya takıldı gözüm ve dakikalarca aynı noktada kaldı.

    zihnimde soymaya başladım onu istemsizce. bluz, etek, ayakkabılar, çoraplar ve geriye kalan ne varsa aklımın sevişme odasının abuk sabuk yerlerine savurup attım. ama sütyen hala duruyordu. gözüm kopçasını rahat bırakmıyordu sanki. zihnimin elleri kalçalarını ve saçlarını okşamakla meşgul gibiydi...

    sütyen hariç çırılçıplak kadın ve misina ucundaki adam; bitimsiz yollarca yürüdük, yürüdük ve yürüdük.

    bütün vücudunu karış karış ezberledim. sevmediğim, dokunmadığım hiçbir hücresi kalmadı; defalarca seviştik, seviştik ve seviştik.

    bir tek göğüsleri...
    ah o lanet olası kopça...
    lanet olası gözlerim...
    işgüzar ellerim...

    o yürüdü; ben seviştim...

    bir saat kadar sonra...

    - kimsiniz siz? ve beni neden takip ediyorsunuz?
    - bilmiyorum.

    gülümsedi.

    bir apartmana girdi.
    gözlerim dışarda kaldı.
    mutluluğa perde çeken sütyen
    ve kahpe kopçası hala onunlaydı...
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük