enfes akıcılıkta ilerleyen, güzel bir konunun çok güzel bir anlatımla ve samimi oyunculuklarla iç içe geçtiği bir film.
ferzan özpetek tarzını ve avrupa sinemasını fazla takip etmeyen kişilerin ferzan özpetek ya da ne bileyim fatih akın filmlerinden keyif alamamasını anlayabiliyorum. zaten bu adamlar türkiye'de pek gişe yapabilen adamlar değil. konunun dağınıklığı, diyaloglardaki karmaşa, kaos havasında ilerleyip sona doğru toplanması bu noktada tipik türk sineması izleyicisini tatmin etmeyecektir. bu arkadaşlara bir doz çağan ırmak ve bir paket selpak tavsiye edebilirim. dizi havasında dedemin insanları falan izleyip ağlayabilirler.
ferzan özpetek bu filmde genel çerçevesinin çok da dışına taşmamış. ancak konu olarak daha özgün bir yöne kaydığı belli. başlıca anlatımlar ve kurgular betimleme üzerine kurulu, genel hava oldukça kaotik, sahne geçişleri sert ve vurucu. sanıyorum bahsedilen döneme -1940'lı yıllara- ait karmaşa havası bu şekilde yansıtılarak seyirci rahatsız edilmek istenmiş. bu noktada çok başarılı buldum yöntemini. tiyatro sahnesine döndükçe bir sıkıntı hissediyor insan, o üniformalı subaylar, yoğun gürültü, savaş havası, aristokrat tiyatro izleyicisi, sert geçişler vs. bir sorun olduğunu hissettiriyor.
cem yılmaz konusunda ise izleyecek olanların içi rahat olsun, abartılı bir cem yılmaz itelemesi, bir öne çıkarma, zorlama yok. konu git gide daha da içine alıyor, sonlara doğru boğazı düğümlenmeye başlıyor insanın, yutkunma zorluğu yaşatıyor.
bence mükemmel bir çalışma olmuş. sinemada izlenmeyi, üzerinde düşünmeyi fazlasıyla hak ediyor. yapanların ellerine, aklına sağlık...