çember

entry127 galeri video2
    92.
  1. yeni türkü'nün ilahi niteliğindeki şarkısı ayrıca bir edip cansever şiiridir. şiir de şöyledir;

    I
    vardır ya, hepimiz bir yerde olmak
    ben işte onu..
    tutulmuş gözlerinden ağaç altlarıyla
    bir turuncu bahçeye yürüyorken ustaca
    bir karınca küçümenliğe yerleşiyorken
    siyah olarak
    bir güneş şemsiyesi göğe öykünüyorken arada bir
    dönüyorken ve
    bir anı geldiği yere
    işte pek fazla kurcalamazsak dünyanın orta yerindeyiz
    ben
    yani çok değişik bir sokağı yakalamış bulunan
    kullanmak için yaşayıp ölmeye

    II
    bir kadın evine girer ellerimden
    bir adam tıraşı uzar ellerimden
    şöyle bir dururum, bunu hepiniz yaparsınız
    daha çok görünmek için yaparsınız bunu
    ve biliyorsunuz ki bu yüzden
    bir köpek bulanıklığa uğradı
    karanlığa yazıldı bir dülger
    biriyse “hişt” diyerek yanındakine
    kolunu dürter
    evet, bakalım insan nereye gidecek
    ben omuzlarımı alıp sıkıntıya giderim
    bir asker kışlaya döner
    sonra çok olağan bir şeymiş gibi
    yerine yer koyarak biraz
    bir şehir kendine ilerler
    böylece
    ama böylece
    gittikçe daraltır bizi o siyah
    o büyük milyonerli çember

    III
    şunu şuraya koymalı bill
    -ne kötü bir ingilizce-
    ya da ben
    gene mi yenildim bill
    odada, adamın içindeki odada
    radyoyu açıyor bill
    radyoda isterik bir sesle amerika
    ne kötü bir hava
    ne kötü bir yaşantı
    kadehimi doldur bill
    “seni seviyorum” de uşak olarak
    pencere korkunç kapa bill
    radyoyu kapa
    -bill kalbini tutar, elbette çünkü bill-
    kapa, ama kapasana bill
    çünkü nasıl anlamalı dünya dönüyor
    hep aynı yerde mi dönüyor bill
    hangi yıldız biraz mavi
    hangisi biraz yeşil
    hiç paran oldu mu bill
    bozdurup harcamak kadar
    bana bir sevme yarat bill
    bana bir sevme yarat
    ya da ben
    gene mi yenildim bill
    ağlama
    ama ağlama bill
    bill!
    hey!
    bill!

    IV
    ben, aslına bakarsanız gücenmeyin
    bir melon şapkayı durdurdum diye
    çarpık bir masanın üzerinde
    dengeyi kurtarmak için
    çünkü ben hiç mi hiç etkisi olmayan bir adamım
    mesela hiç unutmam bir pazartesiye
    yüzümün birazıyla benim
    elimle, elimi parklardan sayarak
    bir ayrılık öncesini getirdim
    bunu ben yaptım o pazartesiyi hiç unutmam
    çünkü ben sizin bütün alışkanlıklarınızda varım
    bir duvar bakıra çalar akşama doğru
    olanca kırmızılarımla koşarım
    martısı olurum en kadınsı çığlıklarımızın
    kumaşlara girerim bir çizgiler uyumunda
    bitmeyen şekeri çocuklarınızın
    sabahlarınızda çay içme önceleri
    sizi alma, sizi götürme havası duraklarınızda
    ne zaman bir sevgili bekliyorsunuz -çünkü bu olabilir-
    en önce ben koşarım
    bunalıp sıkıldınızdı bir toplulukta
    açık havada, evde, baloda
    benimdir bir sıcaklık serin
    bekleyen yatağınızda

    çünkü biliyor musunuz?
    ben her şeyim.

    V
    bugün de başlamayı unutuyoruz
    herkes birbirine bakıyor
    bulan bulana kendini
    sapsarı bir kedi geçiyor hızlanarak
    sanki yüzümün bir kenarı dünya
    bir kenarı?
    duvarda akşam yemeği gibi hindiler olmalı
    bir ibik, az kırmızı, giderek tanrıyı kurmalı
    belki de
    bir avuç kanamak üzere
    yüz kiloluk bir çiçek büyüyor aramızda
    belki de aynı zamanda iki kişi
    aynı sözü kullanıyor
    ben seni bir avluya bakarak
    ama ne tuhaf!
    bir çocuk bulutu mendil sanıyor
    yüzünü biçimliyor ona göre
    her bakış bir serüven sayılıyor belki
    belki de
    salt başlamayı tekrarlıyoruz işte
    bir güzellik eri de kuşanarak
    kımılda diyor çarşıya
    bize değerler ver
    dengeyi sağla
    çocuğa çocuğa
    düdüğü öttürme olanakları
    bir güneşlik eri de gölgeyle anlaşıyor
    kirazla votka içiriyor
    bir milyoner ağzına
    güneş de bir parlıyor ki
    adam da öyle bakıyor ki garsona
    garson
    güneşle mutluluk bakımından anlaşıyorlar.

    VI
    kim ne derse desin en iyisi
    gözleri durduramıyoruz
    işte bu kadar!
    üstelik ne de çok şey istiyor onlar
    üç aşağı beş yukarı biri
    bir uzaklığı istiyor
    oysa tam istediğimiz gibi uzaklar
    bir şey sonsuz mu, elbette istediğimiz gibi
    çünkü istediğimiz gibi aşk
    çünkü biz sadece
    maviler çalıyoruz doğadan
    elimiz değdi mi bir nehir kıyısını
    bir yüzük taşının parıltısını çalıyoruz biraz
    balolar, gökler, süvari boyunları
    kadınlardan ağız ıslağı, saçlar
    kıllı göğüsleri erkeklerden
    daha dün gibi bir martının süzülmesini çalıyoruz.

    ama hiçbiri istediğimiz gibi değil
    eve dönünceye kadar bitiriyoruz
    çaldığımız her şeyi
    işte bunun içindir ki bir yere gitme isteği içimizde
    o sonsuz
    ve her zaman bir sokak yaratıyor karşısı
    rahata büyütülmüş bir oda
    yeni açmış akasyalarıyla
    bir bahçe bir bahçe
    genişe gülmek gibi
    avunuyoruz onlarla
    o kadar avunuyoruz ki avunmak bile değil
    anlaşıyoruz çaresiz
    - bizi karşıya geçirin bay polis!
    0 ...