istanbul'un eskilerinden bir kabadayı, idris'in kendi muhitinde haraç topladığından, insanları ürküttüğünden haberdar olur. bir gece yanına tek dostunu * alır, idris'in kıraathanesine dayanır ** . içeri girer yavaşça, idris'in fedaileri, namını duydukları bu yaşlı adama yanaşamazlar * . gider idris'e ayarı kayar... idris'ten ses çıkmaz. ne "evet, ağam bağışla..." ne de "hayır,ulen!" diyebilir. ama elleri titrer öfke ve çaresizlikten. neyse efendim, anlı şanlı kabadayımız bir hafta sonra sırtından ve boğazından bıçaklanır, hayatını kaybeder. timsah gözyaşı dökenler ile ciğeri yananlar bir cenazede buluşurlar. bu arada, yakalanan kişi gariban bir inşaat işçisidir. kendisinin de bir hafta sonra tutukevinde hesabı kesilir. tam yetmiş kere şişlenir * .
kürt idris budur, tatlıses'i kollamıştır ilk zamanlarında sonrasında tatlıses bunlara düşman kesilir. idris'in oğlunu kaçırtır falan... bulaşık işler işte. *