the apartment

entry17 galeri
    11.
  1. billy wilder'ın 1960 yapımı, hafif dramatik, romantik komedi türünde, bol oscarlı filmi. jack lemmon'ın pek güzel canlandırdığı c.c. baxter karakterinin yalnızlığa yaptığı vurgular güzeldir. shirley maclaine'in canlandırdığı fran kubelik karakterinin sorunlu aşk hayatı ile anlattıkları trajikomiktir. özellikle ilk öpüşmesini mezarlıkta yapmasının uğursuzluğundan bahsetmesi pek hoştur. aynı cümleyi harika ve sıcacık Pane e tulipani ekmek ve laleler filminde aşktan yana bahtsız Grazia karakterinin de söylediğini hatırlamak da ayrı bir hoşluk.
    güç sahibi yani işyerinde mevki sahibi olan evli erkeklerin, alt kademelerinde çalışan kadınlarla ilişkilerinde ne kadar duyarlı ve ahlaklı olduklarını göstermesi; terfilerin neye göre yapıldığını, işten atılmanın ya da yükselmenin yöneticinin paşa gönlüne kalmış, iki dudağının arasında bir durum olduğunu anlatması bakımından pek bir manalı.

    diğer aşksal durumlarla ilgili davranışlar; yani sevdiği kadına aşık olduğu adam hakkındaki tüm gerçekleri anlatmadan, bir yalanı yaşamasına göz yummak; uğruna intihar ettiğin, delicesine aşık olduğun ve senin için karısından boşanacağını sandığın adamı yılbaşı gecesi masada bırakıp, aşık olmadığın, iyi bir adamın yanına koşmak hiç gerçekçi değil.
    ama neticede güzel film, özellikle yan komşular süper. baxter'ın da babacan ve bilim için kadavra arayan, gözlemci, doktor komşusunun 'be mensch' yani 'insan olma' sözünü şiar edinerek; yeni bir hayata başlama adımı pek anlamlı.

    kendimizi zorlayarak, finali belki fran'in şu cümlesini çürütmeye umut adına, yazılmış son diye düşünürsek; yani alınanın alana başkaldırısı, o zaman 'ilan-ı aşk eden bir adama, 'kapa çeneni ve dağıt' demek; anlamlı gelebilir.

    --spoiler--
    bazı insanlar alır, bazı insanlar alınır. ve onlar alınıyor olduklarını bilmelerine rağmen hiçbir şey yapamazlar.
    --spoiler--
    1 ...