özverinin zamanla zorunluluğa dönüşmesi

entry2 galeri
    1.
  1. tamamen fedakarlık nâmına yapılan her davranışın belli bir zaman sonra zorunlu hâle gelebilmesi, kişiye mecburi bir görev gibi yüklenmesi durumudur..

    herkesin başına gelir, herkes de başkalarının başına getirebilir. farkında olarak olmayarak bir çok an, hayatın bir çok alanında bir şekilde maruz kalırız..

    mesela, 08:00-18:00 vardiyasında çalışan bir işçisiniz. kurumsal olmayan iş yerileri için konuşuyorum. o gün iş yok ve iş vereniniz size saat 17:30'da paydos etmenizi söyledi. hop, havalara uçtunuz.. iş vereniniz bunu ayda 3 kere yaptığı takdirde, bir süre sonra yapmadığı her gün için ona sinir olur, üstelik diş biler, yetmezmiş gibi işinizden memnuniyetsiz bir hâl alırsınız..

    ya da, yine tamamen fedakarlıktan, 18:00 paydos saatiniz olduğu hâlde işler yetişsin gibilerinden, hiçbir beklenti gütmeden 1 saat fazla çalışsanız ve bunu ayda 4 kere yapsanız, yapmadığınız her gün iş vereniniz tarafından "verimli" çalışmıyor olursunuz. üstelik öyle bir baskı altında hissedersiniz ki kendinizi, mesainizin bittiği saatte çıkamaz hâle gelirsiniz. paydos saatinde "çıkabilir miyim?" diye ezik ezik sorar olursunuz..

    bazen sizinle ilgili olmadan, çalışan diğer insanların özverili çalışmaları neticesinde de, aynı hissiyata maruz kalabilir, hatta iş vereniniz tarafından yine de "verimli" çalışmayan olursunuz. çünkü ekip arkadaşlarınız, fedakarlık gösteriyorlardır ve bu fedakarlık artık zorunluluğa dönüşmüştür.. yapmayan, kötüdür..

    misal, bu işimden önce gayet kurumsal bir mobilya mağazasında çalışıyordum. vardiya sistemleri rezaletti. hele de vardiya geçişleri. yoğun bir pazar günü, 9 saat ayakta koşturduktan sonra, gece 12'de eve gidiyor, ertesi gün saat sekiz'de iş başı yapmak durumunda kalıyordunuz. fena halde yorucuydu yani. ve bu kurumsal mağazanın, yalnızca bir pazar günü, bir milyon ciro yapabildiğini düşünürseniz, insan sirkülasyonunu varın siz hesap edin. ya da bende edilmişi var, 32.000 ziyaretçi! bu ne demek biliyor musunuz? alan içerisinde bulunan her personelin, 1 dakikan uzun bir süre, görev alanından ayrılamaması demek. resmî şartlara göre, 1 saat mola hakkınız varken, böylesi günlerde o hakkınızın yalnızca 35 dakikasını kullanabilirsiniz. kimse size bunu dayatmaz elbette. ama eğer 1 saat kullanmak isterseniz, ayrık otu olursunuz. başkalarının bir dönem, ses çıkarmadığı ve tamamen fedakarlık adına gerçekleştirdiği bir takım eylemler, sizin zorunluluğunuz olmuştur artık..

    sadece iş hayatında değil, evde de böyle olabiliyor. annenizle bile bunu yaşayabiliyorsunuz.. mesela, işten çok yorgun geldiğim zamanlarda, yığılır kalırım salona. haliyle annem önüme koyar yemeğimi. ama bazen, sadece öyle rast geldiği için, elimi yıkamaya gitmişken, ekmeği getiririm mesela sofraya. ya da sofradan kalkıp, elimi yıkamaya gidiyorken bir iki parça bir şey götürürüm mutfağa. bunu 3 gün yapsam, yapmadığım dördüncü gün, annem durumu anlayamaz. umursamaz, ona yardım etmez, hayırsız evlat olur çıkarım..

    yani mevzu nedir aslında, sizin fedakarlığınızdır. uzun zaman değil, sadece belli zamanlarda, belli şartlarda yapacağınız şeylerdir. yapabildiğiniz bu kadardır. ama ne yazık ki karşı tarafta, madem böyle de yapabiliyorsun, o zaman hep böyle yap algısını oluşturur. halbuki sizin böyle yapabilme sebebiniz, geçici ve an'a özel oluşudur..

    o yüzden, fedakarlığın mecburiyete dönme eşiğini iyi kollayın.. yoksa, kıran, kırılan, mutsuz bir insan olursunuz..
    0 ...