Yazar, kurguladığı hikayesi ile sizi bir yolculuğa çıkarır. bilmediğiniz, görmediğiniz, belki de hayal dahi etmediğiniz şeyleri görme, öğrenme ve yaşama imkanları sunar. Hep derler ya, 'öyküler çocukların hayal dünyasını geliştirir' diye, asıl büyüklerin, hem de çoğunun hiç olmayan hayal dünyasını yaratmakta ve geliştirmekte etkilidir.
Yazarlar, hikayelerini çoğu kez, belli bir konuya odaklanarak ve o konu etrafında dalgalar halinde genişleterek sürdürürler. Belli bir süre sonra, genişleyen bu dalgalar, yazar tarafından çizilen sınırlara çarparak geri döner ve merkezde elde edilen bir sonuçla sönümlenirler. Kimi zaman da yazarlar, dalgalara engel koymamayı yeğlerler, işte! O vakit ne olacağına ya da neler olabileceğine karar vermek okuyucuya kalır.
'mbaran' gerçekten enteresan bir yazar profili. ilk bakışta, aklına ne gelmişse yazmış izlenimi veriyor. Neden mi böyle düşünüyorum?
-Göz alabildiğine derin tasvirler ve mantıksal savların da ötesinde felsefi yorumlar var;
" anlayacak zor bir şey yok, sabahtan beri kıskanç bir kadın gibi yağan yağmur, şimdi aldatıldığını düşünen bir kadın kadar öfkeli ve ya şehri boğacak ya da kendini "
Veya,
"...dans eden kadın: "yaşamak, kosmosta dans etmektir..." diyerek dans etmeye başladı odanın içinde. adeta, samanyolu kadar ihtişamlıydı. o, kendi etrafında dönerken kollarından yıldızlar savruluyordu.
tedirgin kız: "her şey korkunç bir kaos içinde dönüyor. ve evrenin tek düzeni bu savrulma." "
-Siyaset var;
"...başbakan sürekli televizyonda duble yollardan şundan bundan bahsediyor. kilometrelerce yol yaptılar ama şu istanbul'a adam gibi bir kanal yapmadılar..."
-Din var;
"...çok bilen adam: "birisi bir realite tasarlamış ve milyonlarca insan da bunu doğru kabul edip inanmış"..."
Kısacası, bir hikaye içerisinde ne ararsanız var. 'şu konuya da yeri gelmişken bir değineyim.' hatta, 'şuracıkta bir yer hazırlayayım da şunu da sıkıştırayım' dercesine...
Hikaye'nin ortamı bu çeşitliliği kaldırabilecek bir yapıda. Böylesi bir ortamda, her kafadan bir ses çıkması mümkün olabilir elbet. Konular-konuları açabilir ve hiç de umulmadık yerlere varılabilir. Ancak, burada önemli olan; yazarın konuyu nereye bağlamak istediğini okuyucuya ifade edebilmesidir. Bu sağlanamaz ise okuyucu, elinden tutulup gezdirilip-dolaştırılmış, çoğunluğu, günlük yaşamında zaten karşılaştığı sıradan tartışma konularına muhatap edilmiş, bir anlamda beyhude meşgul edilmiş olur. Bu durum, yazarın hoşuna gidebilir ama okuyucunun çok da zevk alabileceğini düşünmüyorum.
Sonuç bölümüne geldiğimizde, bu yöndeki kuşkularımızın yersiz olduğunu görüyoruz.
'Çok bilen adam' nezdinde, tüm karakterlerin tek tek ve ayrıntılı tahlilleri verilmiş. Bu kez de o kadar detay verilmiş ki, adeta okuyucuya yan etki yapan uyarıcı bir ilaç kapsülüne dönmüş bu bölüm.
- Yani, bu denli detaylı bir anlatım; insanı irite etmiyor değil. bunun amaçlanmadığından kesinlikle eminim ama okuyucuya "- senin anlayacağın!" tavrı koyan bir sonuç bölümü olmuş bence. Bir okuyucu olarak da bizlere, yapacak pek bir şey kalmamış.
Yazar, adeta kendi çalmış-kendi oynamış. Ha! Kötü mü çalmış; kesinlikle güzel, kötü mü oynamış; asla! Hatta, denebilir ki; döktürmüş ama öyle işte!