üç kısımda incelenebilecek olan, dilimizin 'kötü' nitelendirme sıfatlarının yetersiz kaldığı durumdur. birinci kısım, söz konusu kızın daha önceden sevdiğin, bir süre önce ayrıldığın kız olmasıdır. bu durumda kuvvetle muhtemel ilişki sürecinde yıprattığı kadar acıtmaz canını başkasıyla nişanlanması. 'yok ilişki de iyiydi' şeklinde izah edilebilecek bir ilişki söz konusu ise bu durumda da zaten ayrılık günü ve sebebi kadar çok acıtmamalı. ikinci kısım, hala sevmekte olduğun kızın başrolde olduğu durumdur. işte bu durum birinci kısımda bahsettiğim kardeşlerimin çektiği acıların lacivertini yaşama sürecidir. nihayetinde bir ayrılıktır ve 'sebebin en acıtıcısı hep kendi yaşadığındır' gerçeği doğrultusunda düşünülürse kahrolma evresinin hızlı başlayıp yavaş bittiği bu durum, kurtulması zor bir durumdur. üçüncü kısım, her iki tarafın da hala sevdiği kısımdır. şarkıların konuştuğu, filmlerin konuştuğu, senin sustuğun evre. en çok da kalbinin konuştuğu ama senin hep sustuğun evredir. devamlı düşünür gibi olup ve aslında hiçbir şey düşünemediğini fark ettiğin, yine sustuğun evredir. kendini 'çaresiz bir hastalığa yakalanmış' hissetirendir bu durum. hayat boyu taşıyıcısı olarak kalacağın bu hastalığın ilk ve unutulmaz anlarını yaşatan evredir. hayatın önemsiz olduğunu da hissettiren bu evre, tutunacak bir dal buluncaya kadar devam eder. tutmak istediği dal konusunda seçici olan insanlar için 'bunalım', diğerleri için 'kısmi bunalım' durumlarını karakter haline getiren ilk adımdır.
daha kısa ifadeyle allah'ın düşmanımın başına vermesini istemeyeceğim ender bir durumdur.