üzerinde klavye gıdıklamaya değmez. ancak başka bir şey var ki konuyla doğrudan alakalı ve hepimizi çok ilgilendiriyor.
bir görüş,
+ türk insanı küfürlü konuşanı daha samimi buluyor.
a*larına koyayım ben onların çok ayıp ediyorlar..
sebebi bayağılığın samimiyet olarak anlam kayması yaşaması. net. bayağılık kolaydır, pratiktir ve zeka, görgü gerektirmez. ne kadar ironik değil mi?
şimdi,
sokaktaki adamın ağzı bozuk. kahvedeki adamın ağzı bozuk.. liselinin ağzı bozuk.. gencin yaşlının herkesin ağzı bozuk. haliyle kendilerine benzeyenleri samimi bulurlar. o yüzden açıktan anamıza söven bir adam hala başbakan.
zeki müren sizi görmese de siz onu gördünüz. tatlı insandı. çok düzgün ve görgülü idi rahmetli. o kadar naif bir türkçe kullanırdı ki, zaman zaman kelimeler üzerinde düşünerek konuşan arkadaşlarımıza top dedik rahmetlinin üzerinden. "ne karı gibi konuşuyorsun la" oldu adı. bu adam görgülüydü ve biz görgüsüzlüğümüzden onunla alay ediyorduk.
atatürk harbiye, osmanlı terbiyesi almış ayrıyeten okumaya ve özellikle fransız edebiyatına düşkün bir liderdi. 27 yaşına kadar 5000 kitap okuduğu söylenegelir. dolayısı ile kendini yetiştirmiş bir şahsiyetti. yaşantısından ziyade devrimleri ile bugünkü dünya medeniyetin oluşmasında baş rol oynamıştı.
bugün kalkıp onu eleştirenler kıçı koltuktan kalkmayan dünyaya hiçbir katkısı olmayan insanlar. bunlar kendilerini bilmese de aslında görgüsüzün daniskasıdır. kendilerini bilmemeleri gayet normal çünkü kuyudakiler ancak kuyunun ağzı kadar gökyüzü görebilirler.
baştan aşağı a*a koyan bir toplum düşünün. ve bu toplumun zevklerinin, karakterinin ne kadar doğru olabileceğini.. elle yemek yemek bir çeşit liderlik ve kültür gşovu; bir halkçılık ritüeli sayılıyorsa, kusura bakmayın da a*ınıza koyayım sizin.