Anlamadım gitti, Türkiyenin dönüştürülmesindeki en büyük adımlardan biri geçen haftalarda atıldı farkındaysanız. Eğitimde reform olarak sunulan 4+4+4 sistemine Kuran-ı Kerim öğretilmesi seçmeli ders olarak konuldu. Bu bilimsel eğitime vurulmuş bir darbedir.
seyrek bıyıklı şahsiyet bu kararı halkın isteği olarak değerlendirdi ama asıl tehlikeli sözü Allahaşkına sizin Kuran-ı Kerimle alıp veremediğiniz nedir? sorusuyla söyledi. Bu demagojiye karşı bir cümle ile cevap verecek hiç kimse olamaz.
Eğitimde yeni sistem ortaya ilk atıldığında herkes asıl amacın imam hatiplerin önünü açmak ve orta-lise eğitimini giderek imam hatipleştirmek olduğunu biliyordu. iktidarın dindar nesil yetiştirme projesinin başladığı zaten anlaşılıyordu.
Ancak iktidar, orta vadeli bir eylem planı yerine dönüşümü çok daha hızlandırmak için en ileri adımı atmaktan çekinmedi ve Kuran-ı Kerim dersini orta-lise eğitimine seçmeli adı altında getirdi. Böylelikle sonu belirsiz bir karşı devrim başlatılmış oldu.
Şimdi sen dine karşı mısın? kışkırtmalarına hiç aldırmadan gerçeği söylemek ve orta-lise eğitimine Kuran-ı Kerim dersinin konulmasının neden yanlış olduğunu açıkça anlatmak zorundayız. Tek cümle; eğitime dini sokarsanız bilimselliği ortadan kaldırırsınız.
Eğitimde laikliğin sağlanması bizim icadımız değil. Dünyanın gelişmiş bütün ülkelerinde inançlar kişi hak ve özgürlükleri arasında tanımlanır, ama eğitim bütün inançlardan arınmış, bilimsel gerçekliklerin ışığında verilir. Aksi durum toplumu çökertir
Kuşkusuz ki insanın dünyaya geldiği günden bu yana yaşadığı gelişmeler dini kurallarla değil, bilimin sorgulayıcı ışığında gerçekleşmiştir. Bilim her şeyi sorar, sorgular. Din ise kurallara uymayı emreder, nedenlerini sorgulamaya kesin yasaklar getirir.
Buradan bilimin dine karşı olduğu görüşü çıkmaz. Tam tersine, bilim esasında Tanrıyı arama çabasıdır ve insanlar tarih boyunca Tanrıyı ararken bilimi geliştirmişler ve bugün hepimize şaşırtan akıl almaz bilimsel teknolojik aşamaya ulaşmışlardır.
Doğarken seçemediğimiz birkaç önemli unsur var. Cinsiyetimizi, milliyetimizi seçemeyiz. Doğduğumuz yere göre dinimizi de pratikte seçemeyiz. Buna karşı cinsiyet ve milliyetimizi değiştiremeyiz ama dinimizi seçebiliriz. Bu nedenle din kişiseldir.
Çağdaş bir dünyada, din kişisel ve vicdani olduğu için devletlerin dini olmaz. Ancak bazı devletlerin din kurallarıyla yönetildiği de kesindir ama burada da demokrasiden söz edemeyiz. Bu nedenle çağdaş toplumlarda devletler dine müdahale edemez.
Din kişisel ve vicdani olduğu için devletler, temel ve zorunlu eğitimde seçmeli de olsa belli bir dinin kural ve uygulamalarını öğretmeye kalkamaz. Bunun yerine herkesin inancını yaşamasının koşullarını ve dinlerini öğrenme olanaklarını sağlar.
Öğrenci hangi dinden ya da inançtan olursa olsun temel ve zorunlu eğitimde, dinler tarihi, dinler felsefesi, çağın gereklerine uygun ahlâk dersleri konabilir. Ancak bir dinin kutsal kitabının ders olarak okutulması dayatma demektir ve yanlış sonuç verir.
Okullara Kuran-ı Kerim dersi koyanlar Çocuklarımızın dinlerini öğrenmelerinde ne sakınca var bahanesinin arkasına sığınıyor. Sonra ekliyorlar, Böylelikle herkes dinini gerçek olarak öğrenmiş olacak Bu ne kadar gerçekçi acaba?
Din dersi değil de Kuran-ı Kerim dersi dediğiniz an, hepimiz biliyoruz ki çocuklara Arapça ve eski yazı öğretilecek. Bu durumda dini gerçek anlamda öğrenmek ancak Arapça bilmekle mi mümkün? sorusu akla gelir. Arapça bilmeyen Müslüman değil mi?
Ülkemizin nüfusu 70 milyon. Nüfusun yüzde 99u Müslüman. Peki kaçımız Arapça biliyoruz? Dünyadaki Müslümanların toplamı 1 milyar 400 milyon civarında, bunların da büyük çoğunluğu Arapça bilmiyor. Bu insanlar Müslüman değil mi?
Bugün Arapça bilmese de, Kuranı orijinal dilinden anlamasa da, kendisine Müslüman diyenlerin samimiyetini sorgulayamayız. Elhamdülillah Müslümanım diyenlere Peki sen dinini nasıl öğrendin deme hakkı hiç kimsede yoktur.
Kuran-ı Kerim dersi ancak işin ehli olanlar tarafından verilebilir. Bu durumda eğer yüksek talep olursa okulların öğretmen ihtiyacının karşılanması da çok ciddi sorun olacaktır. Herhalde edebiyat, Türkçe ya da ahlâk bilgisi öğretmenleri bu derse girmeyecek.
Bazı okurlar soruyor Bir elinde bilgisayar bir elinde Kuran olamaz mı? diye. Neden olmasın? Bugün nice bilim insanı dinlerine de çok bağlı, hatta kurallarını harfiyen yerine getiriyor. Muhtemelen çoğu bir dini eğitimden geçmediler. Yani bir sorun yok.
Okullarda bir dinin kutsal kitabını ders olarak koymak sadece siyasi nedenle açıklanabilir. Bunun adı dinin siyasete alet edilmesidir. Halkın en hassas duygularını tahrik ederek oy avcılığı yapmaktır. Toplum üzerinde egemen olma amacını taşımaktır.
Bilim Tanrıyı aramaktan yola çıkmıştır ama, sürekli sorar, sorgular, eleştirir, karşı çıkar, direnir. Bu nedenle pozitiftir. Din ise kurallara bağlı olmayı emreder, sormak, sorgulamak, eleştirmek, karşı çıkmak yasaktır. Bu nedenle dogmatiktir. Siyaset burada devreye girer.
Bu nedenle egemenler yönettikleri toplumların sormasını, eleştirmesini, karşı çıkmasını, direnmesini istemezler. Bu, egemenliklerini sarsar. Ama tam tersine sormayan, sorgulamayan, eleştirmeyen, karşı çıkmayan toplumlar egemenlerin çok işine gelir.
işte dindar nesil yetiştirmek masum talebinin arkasında yatan budur. itaat eden, boyun eğen, yöneticileri sorgulamayan, eleştirmeyen bir toplum yetiştirirseniz, egemenliğinizi çok daha rahat sürdürürsünüz. Din bu yüzden çok önemlidir.
Halkın hassas duygularını sömürerek güya daha dindar görünmeye çalışanlar, dini, temel ve zorunlu eğitimin içine almalarının yaratacağı hasarı 20 yıl sonra gördüklerinde muhtemelen pişmanlık duyacaklardır. Ama o zaman iş işten geçmiş olacaktır.
Eğitim sistemiyle siyasi nedenlerle oynamak çok tehlikelidir. Çünkü eğitimde bugün attığınız temeller meyvesini 15-20 yıl sonra verir. Günlük siyasi çıkarlar uğruna yaptığınız müdahaleler bir bakmışsınız 20 yıl sonra sizi de altına alarak ezip geçmiş...