bu yazıyı, peygamberimizin, dünyanın yarısından fazlasının gayrimüslim olmasından dolayı, gayriüslimlerin peygamberimizi yalancılıkla itham ettiği iddiası üzerine kaleme alan yazardır. entry silinmiştir.(#15102548) ona bir benzeri veya önceden daha yumuşatılmış olarak yazılan (#13743326) dir;
bir kişiye dürüst demek, o kişinin yaptıklarının doğru olduğu anlamına gelmeyeceği gibi bir kişinin dürüst olması da herkesin o kişinin düşüncesinde olduğu, yaptıklarını tasvip ettiği anlamına gelmez,gelemez.
ben nasıl ki bana gereksiz diyen bir yazara sırf aynı görüşte olmadığım için yalancı demiyorsam, diyemiyorsam; dünyanın yarıdan fazlasının da gayrimuslim olması peygamber efendimize karşı onların yalancılık gibi bir iddiaa da bulunmalarını gerektirmiyor, bunu doğrulamıyor.
kaldı ki birçok gayrimuslim peygamber efendimiz hakkında övgü dolu sözlerle bahsetmiştir ve bahsetmeye de devam edecektir. bu sadece iyinin güzelin takdir edilmesidir. hazımsız insanlardan ziyade ortak aklın, sağduyunun ölçüsüdür.
hindistan ruhani lideri mahatma gandhi;
ben şu kanaate vardım ki, islâmiyetin süratle yayılması, kılıç yüzünden olmamıştır. aksine her şeyden evvel sadeliği, mantıkî olması ve peygamberinin büyük tevazuu (alçak gönüllülüğü), sözünü daima tutması, yakınlarına ve müslüman olan herkese karşı sonsuz bağlılığı yüzünden, islâm dinî birçok insan tarafından seve seve kabul edilmiştir.
dünyaca ünlü almanyanın kurulmasına öncülük etmiş alman devlet adamı otto von bismarck;
sana muasır bir vücud olamadığımdan müteessirim ey muhammed!
muhtelif devirlerde, beşeriyeti idare etmek için taraf-ı lahutîden geldiği iddia olunan bütün münzel semavî kitapları tam ve etrafıyla tetkik ettimse de, tahrif olundukları için hiçbirisinde aradığım hikmet ve tam isabeti göremedim. bu kanunlar değil bir cemiyet, bir hane halkının saadetini bile temin edecek mahiyetten pek uzaktır. lâkin muhammedîlerin kuranı, bu kayıttan azadedir. ben kuranı her cihetten tetkik ettim, her kelimesinde büyük hikmetler gördüm. muhammedîlerin düşmanları, bu kitap muhammedin zade-i tabı olduğunu iddia ediyorlarsa da, en mükemmel, hattâ en mütekâmil bir dimağdan böyle hârikanın zuhurunu iddia etmek, hakikatlere göz kapayarak kin ve garaza âlet olmak manasını ifade eder ki; bu da ilim ve hikmetle kabil-i telif değildir. ben şunu iddia ediyorum ki; muhammed mümtaz bir kuvvettir. destgâh-ı kudretin böyle ikinci bir vücudu imkân sahasına getirmesi ihtimalden uzaktır.
sana muasır bir vücud olamadığımdan dolayı müteessirim ey muhammed!
muallimi ve nâşiri olduğun bu kitap, senin değildir; o lâhutîdir. bu kitabın lâhutî olduğunu inkâr etmek, mevzu ilimlerin butlanını ileri sürmek kadar gülünçtür. bunun için, beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bundan sonra göremeyecektir. ben, huzur-u mehabetinde kemal-i hürmetle eğilirim.
muhammed her zaman evangelizmin (hıristiyanların) üstüne çıkıyor. o insanı allah saymıyor ve kendini de allah ile bir tutmuyor. müslümanların allahtan başka ilahı yoktur ve muhammed onun peygamberidir. burada hiçbir muamma ve sır yoktur. eğer insan seçme hakkına sahip olsaydı, aklı başında olan her hıristiyan ve her bir insan şüphe ve tereddüt etmeden muhammediliği, tek allahı ve onun peygamberini kabul ederdi.
dünyaca ünlü iskoç asıllı yazar ve filozof thomas carlyle kahramanlar adlı kitabında;
şayet gayenin büyüklüğü, vasıtaların küçüklüğü ve neticenin azameti insan dehasının üç ölçüsü ise, modern tarihin en büyük şahsiyetlerini dahi, hz. muhammed ile mukayeseye kim cüret edebilir ki?
insanlar her şeyden daha fazla muhammede kulak vermelidir. diğer bütün sözler, onun karşısında boş sözlerdir.
hz. muhammed 'in muvaffakiyetinde olduğu gibi, hakikat her tarafa nur saçabilmelidir; tek ve eşsiz allah'ın mevhumunu aşılamakla o bütün dünyayı yenmiştir.''
hiç kimse hz. muhammedin kurallarından daha ileri bir adım atamaz. biz avrupa milletleri medeni imkânlarımıza rağmen hz. muhammedin son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız. şüphe yok ki bu yarışmada kimse onu geçemeyecektir.
arapların yanına sokulan aryenler, hakikî isa dinîni bozarak onlara allâh, allâhın oğlu, rûhul-kudüs gibi, üçlü, kimsenin anlayamayacağı akîdeleri [teslîs akîdesini] yaymaya çalışıyor, şarkın sulh ve huzûrunu tamâmen bozuyorlardı. muhammed onlara doğru yolu gösterdi. araplara, yalnız bir tek allâh olduğunu, onun babasının da, oğlunun da bulunmadığını, böyle birkaç allâha tapmanın, puta tapmaktan kalan saçma bir âdet olduğunu anlattı.