türkçülüğü ve turancılığı tekelinde zanneden; sanal ağda türk milliyetçiliğinin sancaktarlığını(!) yapanlar tarafından din düşmanı olarak tanıtılmaya çalışılan kişidir.
nihâl atsız'ı islâm düşmanı olarak, "ateizmi yayma cemiyeti başkanı" gibi bir insan tipinde sunmanın gâyesi nedir bilemiyorum. müslüman türk milletinin, nihâl atsız'dan soğumasına sebep olması dışında ne işe yarayacağı hususunda da bilgim yok.
kompl(e)o teorisi olacak belki ama, "türkçü" diye yutturulmaya çalışılan sayfaların, bir anlamda türk milliyetçiliğinin karşısındaki gruplar tarafından beslendiğini, geliştirildiğini düşünmüyor da değilim.
neyse... ne diyorduk? bazılarına göre, nihâl atsız islâm düşmanı idi.
peki gerçek böyle midir?
hayır.
peki nihâl atsız müslüman mıdır?
ömrünün çok büyük bir kısmında hayır. kesin bir şekilde hayır demek istemiyorum. ömrünün son dakikalarında belki de samimî olarak inanmıştır allah'a ki bu yönde rivayetler de vardır.
nihâl atsız'ı tanımanın en doğru yolu atsız'ın eserlerini, atsız'a yakın olanların atsız'a ilişkin yazdıklarını okumaktır.
atsız'ın eserlerinden başlayalım. bir şiirinden, yakarış'tan:
"genç fatih'in ordusu yine tekbir alınca
söndürürüz kâfirin meryem ana mumunu
haritadan sileriz tuna'ya at salınca
ulah'ını, sırb'ını, bulgar'ını, rum'unu"
din, islâm düşmanı bir şahsın kaleme alabileceği türden bir dörtlük değil.
ne tekbir, ne kâfir, ne meryem ana türklüğe ilişkin kavramlar değil.
örnekleri çoğaltabilir miyiz? elbette. z vitamini'nden bir alıntı yapalım mı, ne dersiniz?
nihâl atsız'ın z vitamini adlı eserinde ismet inönü aldığı z vitaminleri ile uzun bir hayat ve iktidar dönemi yaşar. fakat günün birinde, türkçülerin ayaklanması ile koltuğunu kaybeder ve kaçar. bu sırada inönü savaşı'nın olduğu yere gelir. orada müşir yani mareşal fevzi çakmak'ı görür. fevzi çakmak şunları der:
"... Lozan'da Türk mukaddesatının peşkeş çekicisi, Müslümanlık, Türklük ve Türkçülüğün düşmanı"
Nihâl Atsız bir din düşmanı olsaydı Fevzi Çakmak'ın ağzından Müslümanlık kelimesini sanıyorum ki çıkarmazdı.
Aynı eserde, bir başka şehidin ruhu şunları demektedir:
"Memlekette Allah adını yasak ederken bizim Allah Allah diye can verdiğimizi, en büyük hakkımız olan yaşamak hakkından vazgeçerken Tanrı'nın ulu adını andığımızı düşündün mü?"
fakat yalnızca bunlardan bahsetmek de nihâl atsız'ı yanlış tanıtmak olur. nitekim çanakkale yürüyüşü'nde şöyle yazar nihâl atsız:
"Sen Arap Muhammedin mezarını ingiliz altınları için Türk esirlerini boğazlıyan kahpe araplara bıraktıktan sonra senin kâben Çanakkale, Sakarya ve Dumlupınar değil midir?"
Şüphesiz ki "Arap Muhammed" bir müslümanın lâfı değildir. "Senin kâben Çankaya, Sakarya ve Dumlupınar değil midir" sorusu da inançlı bir kimse tarafından sorulmaz.
Ancak bu iki sözden bir din düşmanlığı çıkarmak da doğru değildir. Zirâ Atsız'ın kendi görüşleri bizim için doğru olmasa bile, "dinsiz" bir toplum tasavvuru yoktur. Zaten kendisi dinsiz bir toplum olmayacağını belirtmektedir.
yavuz bülent bâkiler'den alıntı yapıyorum:
"...necdet sançar beyin evinde bir toplantı yapıldı. orada atsız bana dedi ki:
- orkun'un yazıişleri müdürü sen olmalısın!
başüstüne dedim ve kendisine sordum:
- efendim dergiye dini konularda yazılmış yazılar da koyacak mıyız?
bir saniye bile beklemeden cevap verdi:
- elbette koyacağız! dinsiz millet olur mu? yalnız bu konuda dikkat etmemiz gereken çok önemli bir husus var. orkun mızraklı ilmihal kitabına girecek türden yazılarla çıkmamalı. namaz nasıl kılınır, oruç nasıl tutulur, abdest nasıl alınır gibi yazılar, orkun'da yer almamalı. o tür yazıları yayınlayan pekçok dergi var. biz islam'ın dinamizmini, ilme, âlime, aileye, düşünceye, vatan sevgisine verdiği önemi anlatan yazılara ağırlık vermeliyiz. islam'ı güzel, müslüman türk'ü örnek göstermeliyiz..."
bir din düşmanından; dini "silmek" isteyen bir kimseden duyamayacağımız cümleler bunlar.
yalnız şuranın altını çizmek istiyorum:
nihâl atsız'ı "bir müslüman" olarak sunmuyorum. anlatmaya çalıştığım ömrünün bir kısmında inançsız olduğu, buna rağmen dinin toplum için zaruriyetini kabul ettiği ve "dinsiz bir toplum" hayali olmadığıdır.
hâsıl-ı kelam, nihâl atsız bir muhafazakârdır. muhafazakârlık için "mütedeyyin" olmaya gerek yoktur.
fakat burada; nihâl atsız müslüman mıydı değil miydi noktasında "ilginç" nakillerle karşılaşıyoruz.
kadir mısıroğlu, kemalizme türkiye'deki en sert muhalefeti yapan kimselerden birisidir. bir islâmcıdır. kendisini "şeriatçı" olarak tanımlamaktadır. kendisi, nihâl atsız ile ilgili şunları aktarmakta: http://www.youtube.com/watch?v=bw0kaDmUcbA
nihâl atsız'ın "...ben inanamıyorum zorla değil ya. şu mum gibi eriyip gideceğim" dediğini bize aktarmakta mısıroğlu.
mum gibi eriyip gitmek sözü sizde nasıl bir düşünce uyandırdı bilemiyorum ama inanmak isteyen; inançsızlığından rahatsızlık duyan bir ruhun dışa taşması gibi göründü bana.
ayrıca nihâl atsız'ın ölüm döşeğinde "iyi geliyor hoca. oku" dediği de rivayet edilir. ancak oğlu buğra atsız bu rivayeti yalanlamaktadır.
yazıyı bitiriyorum. son burada yavuz bülent bakiler'e tekrar kulak vermek istiyorum:
"1975 yılında vefat ettiğinde Ankaradaydım. Kalkıp istanbula gittim. Cenaze namazı, Kadıköyde Osman Ağa Camiinde kılındı. Yanımda, Atsız kadar sevdiğim Feti Gemuhluoğlu ağabeyim vardı. imam efendinin Merhumu nasıl bilirsiniz? sorusuna yüksek sesle Feti Ağabey cevap verdi: Bu musalla taşı, Atsız kadar gerçek bir er kişiyi az görmüştür, hoca efendi!
Feti Gemuhluoğlu mümin, muttaki, musalli derviş gönüllü ağabeylerimizdendir. Atsızı çok iyi tanıyanlardandır. "
umarım nihâl atsız son nefesinde îman ile göçmüştür bu diyardan. doğruları da vardır, hataları da. tıpkı her insan gibi.
ama biz onu tüylerimizi diken diken eden şiirleri ile; bize millet için, ölüme gözü kapalı gitmenin erdemini öğrettiği bozkurtların ölümü ile ve yolumuza ışık tutan nice fikri ile anacağız.
ruhu şâd olsun.