seneler önce, yazın böğrü... henüz evlerin %99.1'inde pc yok, playstation hayal, internet'in lafını eden yok... bütün doksan veletleri sokaklarda... mahallece korku hikayeleriyle kafayı bozduğumuz yıllarda, minyatür kaleden, dokuz aylıktan, dokuz kiremettin, dansa davetten bezdiğimiz bir akşamüstü yaklaşık 10-12 kızlı-erkekli ergen adayı genç olarak bir yerlerden şans eseri elimize geçmiş bu gazetelerden birini okumaya başladık... ruhların ses kayıtları, esrarengiz evler, açıklanamayan hayaller falan derken hepten korku moduna girmiştik.. annesi balkondan "eve gel" diye bağıran evine kaçmaya başlamıştı... 4 kişi kalmıştık... hava çoktan kararmıştı.. neredeyse donumuza etme kıvamına gelmiştik ama gazeteyi de elimizden bırakamıyorduk.. gazeteyi okuyan bir arkadaş en çok ilgimizi çeken o haberi okumaya başladı.. makaleye göre
insanlar gömüldükten sonra öldüklerinin farkına varmazlarmış tabuta gömülünce başlarını tabuta çarparlar ve ancak o zaman öldüklerini anlarlarmış... bu seside sadece imamlar duyar.. duyduktan sonra da dualarını okuyup öyle mezarlığı terkedelermiş....
o an birbirimize baktık ve hemen yukarıdaki camiye gidip bu olayın gerçek olup olmadığını bir hocaya sormaya karar verdik... koşa koşa camiye gittik... hoca dışarıda abdest alıyordu.. yavaşça yanına yaklaştık... var mı aslı hocam dedik anlattık... hoca bize baktı baktı baktı ve ne dedi biliyor musunuz?
"hadi len"*