soruyordun
ilkyaz işte...
uyanıp bir bahçeyi dinliyoruz,
tenhalık böyle.
dallar mı kırılmış, sarmaşıklar mı toz içinde
beklesem hemen gelecek olduğun,
tam öyle olduğun...
oysa hep yanımdasın, seninle her şey yanımda,
kırıp dökük de olsa, yanımda,
mesela çok sevdiğin bir deniz bile yanımda.
o deniz ki, aramızda hiç kımıldamadan
erkeğini iyi tanıyan bir kadın gibi yorgun.
yarısı yenmiş bir elmaydık bana sorarsan
ikimizdik, iki kişi değildik.
bakıyorsak birlikte bakıyorduk gözlerimin içine,
birlikte gözlerinin içine bakıyorduk senin.
yanlıştı, doğruydu, hiç bilmiyorum.
sanki bir bakıma ayrılık böyle...
karşılıklı otursak da ne zaman,
masa örtüsünü ikiye bölen ellerimizdi.
bir tırnak yeşilinden gerisin geriye
ayak bileklerimizden gerisin geriye
bütün bunlar gereksiz, bilmiyorum sanma
gereksiz ama yalnızlık böyle...