söykü dergisi sayı 4 çamur

entry49 galeri video1
    45.
  1. - irtikap çiçeği;

    günlük yaşamımızda, varlıklarını sürdüren kimi durum ve kavramların, kullanılan sözcüklerle tam olarak ya da hak ettiklerince betimlenemediklerini görürüz. diğer bir deyişle bizler, bunları belli sözcüklerle ifade etmeye çalışırız ama yaptığımız, ne bizi ne de konuştuğumuz insanı tatmin etmeye yeter.

    - kötü! ama mükemmele yakın düzeyde bir kötüyü ifade edeceğiz. buyrun bakalım! ne diyeceksiniz?

    - 'pek kötü' mü? 'köm-kötü' mü? kös-kötü mü? berbat mı?

    - evet! berbat ama bu yeterli mi? değil zira, bahsettiğimiz mükemmele yakın bir kötülük.

    - boktan! ya da bombok!

    - çok güzel! ne oldu şimdi? yeni bir evreye geçtik. yani, formal konuşma dili ile bu işin üstesinden gelemedik ve argo sözcüklerden yardım almaya başladık.

    akşamdan kalmayız. gözler kanlı, kafamız binbeşyüz, mide desen; sahibinin yedi ceddine sövmekle meşgul, bağırsaklar keza. gözlerini açmadan, el yordamıyla, çalan telefonunu aramaktasın. zar-zor bulup kulağına taşıdığın telefondaki ses soruyor;

    - günaydın birtanem! nasılsın?

    ne diyeceksin?

    - kendimi pek kötü hissediyorum.
    - ay! yesinler seni, kibarcık.
    - köskötü!
    - pekiştirmeler her zaman isteneni vermez. ne o öyle! ağaç kökü söker gibi.
    - berbat!
    - evet! ama samimiyetsizlik var sanki, çok resmi.
    - bombok!
    - samimi olmasına samimi de karşısındakine, kısa kes! gibi bir mesaj da veriyor sanki.

    - pekiyi! o vakit sana; " kanalizasyonda yuvarlanan harikulade bir bok parçası gibi" desem.
    - ay! inanmıyorum. işte! bu, işte! bu...

    günlük konuşma dilinde kullanılan deyimlerin büyük bölümü, buna benzer güzel ifadeler ve tasvirlerden doğmuş ve dilimize yerleşmişlerdir.

    - ben, bandini'nin hayal gücünü, tarzını ve yeteneklerini sadece sevmekle kalmıyor, aynı zamanda kıskanıyorum da. yani, bende de neden şöyle bir hayal gücü oluşmamış diye hayıflanıyorum, kendi kendime;

    "...müstehzi bakışların ona verdiği güvenin farklı olmanın kıvancı olduğunu tahayyül ederdi. kalabalığa sürtünürken kibiri kabarır, ona değen et parçalarından iğrenmenin zeminlerini hazırlar, zifiride berrak bakışa, zemheride ılınmış temasa sahip olurdu. zamanı çoktu daha. henüz yer altındaydı..."

    ya da şöyle;

    "...birbirlerine sarılmış yağlı yılanlar gibi hareket ediyorlardı. dans ediyor gibi de olmayan ilginç bir görünümleri vardı. yağlı fıçıya benzeyen orta yaşlı elinde metal bir yıldız tutuyor ve arada göğsüne götürüp tekrar havaya kaldırıyordu. siyahlar küçük ölümü aralarına almış baldırlarını sıkarak mırıldanıyor, kız ise iki elindeki zift gibi tozu bir elinden diğerine döküp duruyordu..."

    bu tür hikayelerde, yazarın neler düşünüp hissettiğini anlayabilmek öyle pek de kolay bir iş değildir. ancak, çözebildiğim kadarıyla;

    'türlü dogmalarla uyuşturulmuş insanlar arasında kendisini yabancı gören, sıkkın ve bunalmış bir insanın hissettikleri, kendi kişiliğini oluşturma ve koruma çabası' resmedilmeye çalışılmış.

    özellikle ikinci bölümün 'oluş', 'sürünüş' ve 'çöküş' adlı bablarında ise kendisine çektirilen eziyetler ve kişiliğinin diğerlerine benzetilme çabası zekice kurgulanmış cümlelerle çok güzel dile getirilmiş;

    "...kanadım. fazlası ile. tecrit edilmiş bir koyda, zihni iğdiş edilmiş, en büyük korkusu ile yıkanmış, duldasız pusatsız eylenmiş ve tümüyle metazori fikirler telakki edilmiş bir kulak orospusu edildim..."

    ve

    "...içindeki amok koşucusunun aklına tecavüzünden habersiz olabildiğine yang’ e tapınmakla meşgul iken, dünya sallanıyor, sallandıkça o yapay karlar üzerine düşüyor ve o sahteliği bulmuş filozofun gururuyla haykırıyordu: ben, benim!.."

    hemen her cümlesi üzerinde tek tek durulmuş, her biri kanaviçe gibi işlenmiş cümlelerin okuyucunun beynine belli bir ahenkle yerleşip şekillendiği, profesyonelce tasvirleri, yazarın evren kadar geniş hayal dünyasını* yansıtan tanımlamaları ile bu sayının, açık ara en güzel hikayesi olmuş.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük