Küçük iskender'in imge zengini ve usta bir anlatım diline sahip olan şiiridir. ironinin babasını yapmaktadır şair..
Bugün tanrının el falına baktım: Çöldeki tek kaktüs
gibi duruyordu göğüs kafesinde yüreği.
Yağmaktan çok yorulmuş yağmurlar ve
giden geminin ardına takılan martılar
misali senin peşinden de gelen bir şeyler var
gece eve dönerken sokakta düşürdüğüm hayatımda.
Yine büyük bir sınavdan çıktım, malum, önümüz
ailenin tek çocuğu ölüm. Masallara kibrit, çizme, şapka,
kaval ve yalan yetiştirmek için yaşanan aşklar
beni kapattıkları bu beyaz oda
bana giydirdikleri bu deli gömleği
beni bütün fırınlarında yakacakları bu krematoryum
tamam sevgilim, farkındayım, elbette ki
her ayrılıktan sonra içimden 666’ya kadar sayıyorum
kalkıp bakıyorum ki sadece açmış olmak için açan
bir çiçek zarafetiyle seninle sevişirken bukalemunum!
istiyorsun ki amları ortadan ikiye ayrılmış kızlarla da şenlensin
bir kokteylde tokuşturulan iki kadeh gibi tanışan vücutlarımız;
Çın Çın! Şerefe! Çın Çın! Memnun oldum!
Beni bütün fırınlarında yakacakları bu krematoryum
da, cam oldum, bardak da oldum, çarpışan iki kadeh değil
çarpışan alkol müptelası iki hazne değil
çarpışan, içi arasında dolaştığı bu aşağılık insanlarla dolu
cumhuriyet ilan edilmiş boktan bir uçurum!
Kanalizasyonlarda demokrasi yoktur!
Sevgililer sevgililiğini bilmeli!
En telaşlı yerlerimden âşığım sana!
gibi beylik laflarım, gibi dolara endeksli yalnızlığım yok!
Bugün tanrının el falına baktım: Çöldeki tek kaktüs
gibi duruyordu göğüs kafesinde yüreği.
Gibiler yüzünden geçirilmiş bol şimşekli enfarktüs
eşliğinde, yürüdüm kendimden yokuş yukarı
Zippomu açıp kapadım
Gözlerimi açıp kapadım
Kapımı açıp kapadım
Kafatasımı açıp kapadım
Çok özlendiği için aşınmış bir alkol komasına benzedi durgunluğum.
Evet, bukalemundum. Söyleyecektim. Olmadı.
O gün esas rengimi unuttum.