kesinlikle palavra durumdur. şöyle açıklamaya çalışayım; beraber erkeğin evine giden çiftin, eğer kapı önündeki son düşüncelerini okuyabilecek bir sistem olsa, erkeği kırmızı görmüş bir boğa, kadını ise konacak çiçek arayan bir kelebek olarak betimlersiniz. yani erkeklerin durumu kesinlikle daha ayıcadır. ancak, kadının da zaman zaman ayılaştığı görülebilir ama bu ayılaşma çok daha makuldür.
peki, işi biraz daha karıştıralım. şimdi erkeklerin romantik olmamasının nedeninin hormonlarla alakalı olduğunu, öyle tahmin ediyorum ki çoğunluk kabul edecektir. bu testosteron hormonu, erkekleri daha koruyucu, daha dövüşçü, daha sinirli, daha güçlü, daha cesur vs. olmasını sağlıyor. taş devrinde, o her anın tehlikeli olduğu dönemde, erkeklerin de her anlamda kadın hissiyatı içerisinde olduğunu düşünsenize! o dinazorların, vahşi hayvanların cirit attığı dönemde, sadece kadın portresine ait insanların olduğunu... öyle tahmin ediyorum ki, o dönemde dinazorlarla birlikte soyumuz tükenirdi. şimdi kadına; mum ışığında kürdanla diş karıştıran, ön sevişmeyi teğet geçen, kaba, kavgacı, sinirli, romantik adamın olmaması durumunda, kendisinin de olmayacağını direk olarak söylesek, kesinlikle o kişiye güler. ancak çamuru biraz karıştırıp, derine indiğimiz zaman, yukarıdaki açıklamamın hiç de saçma olmadığının farkına varırız diye tahmin ediyorum. ben bu durumu; at testisleri üzerindeki kelebeği görmeye benzetiyorum.
yani bunca yazıdan sonra diyeceğim o ki: erkeklerin ayı ve romantizm katili oldukları için onlardan iğrenmeyin. regl döneminde, absürd tavırları nedeniyle, erkeklerin kızlara tavır almasıyla, kızlar şöyle bir söylemin içine girer; '' benim suçum yok, hormonlardan dolayı. ''. yani erkeklerde de durum böyledir ve ben de '' yaratıcının bir bildiği vardır '' diye düşünenlerdenim.